suretini feda ediyor, belki öldükleri halde, mütebessimane mesrur oluyorlar. Hem nasılki, semereler ağacından ayrılmalarıyla; çekirdeklerde, meyvesinden inhilaliyle ve ne de sen onların zevaliyle gam çekmezsiniz. Zira onlar, lisan-ı hal ile derler ki: “Ağaç sağolsun, çünkü onun hayatının devamında, bizim için ölüm bir hayattır.”
İşte sen dahi ey nefis! Cenab-ı Hakk’ın in’amatının bir semeresi, belki onun in’amlarının bir mücessemisin.
Sâbian: Çünkü Allah, Ganiyy-i Mugnî’dir. Hem her şeyin anahtarı O’nun elindedir. Sen, eğer O’na hâlis bir abd olabilsen, kâinata nazar ettiğinde, onu malik ve sahibinin mülkü ve O’nun haşmet ve havaşisini izhar eden bir seyrangahı olarak göreceksin. Âdeta kâinat baştan başa senin mülkün imiş gibi, belki daha a’lâ ve külfetsiz bir tarzda ve zevalin elemini de görmeden tasarruf ederek içinde tenezzüh ve seyran edebilirsin.
Evet, bir padişahın halis bir abdi ve muhabbetinde fani olmuş bir hizmetkârı; (padişahı namına) padişahın herşeyiyle iftihar edebilir.
Sâminen: Çünkü o, enbiya ve mürselînin, evliya ve müttakînin Rabb-i Zülcemalidir. Ve bütün o evliya ve enbiyalar, onun kemal-i rahmeti içinde mes’udane sâkindirler. İşte eğer sen bir kalb sahibi isen, onların saadetlerine dair olan ilim ve ıttılaın, sana senin şekavetin içinde bir saadet ve bir lezzet verebilirler.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Eğer bir akl-ı selimin varsa, dünyanın işlerinden sana gelen ve elinden çıkan şeylere ehemmiyet verip gam çekerek, gazablanıp feryad u figan etmek, sana layık olmaz. Zira dünya zevale gidiyor. Hususan senin dünyan.. ve hususan sen, fena ve zeval darbesine maruzsunuz.
Evet sen burada ebedî değilsin. Hem, demir ve ağaçtan da değilsin. Tâ ki, bekan biraz uzayıp devam edebilsin. Belki sen, her zaman tazelenen bir etten ve mütereddid bir kandan ve gayet ince ve çok edna bir şeyden müteessir olabilen rabıtalardan ibaret bir şeysin. Hattâ bazan vücudda iki zerrenin ihtilal çıkarmasıyla, o rabıtalar kopmaya ve o
İşte sen dahi ey nefis! Cenab-ı Hakk’ın in’amatının bir semeresi, belki onun in’amlarının bir mücessemisin.
Sâbian: Çünkü Allah, Ganiyy-i Mugnî’dir. Hem her şeyin anahtarı O’nun elindedir. Sen, eğer O’na hâlis bir abd olabilsen, kâinata nazar ettiğinde, onu malik ve sahibinin mülkü ve O’nun haşmet ve havaşisini izhar eden bir seyrangahı olarak göreceksin. Âdeta kâinat baştan başa senin mülkün imiş gibi, belki daha a’lâ ve külfetsiz bir tarzda ve zevalin elemini de görmeden tasarruf ederek içinde tenezzüh ve seyran edebilirsin.
Evet, bir padişahın halis bir abdi ve muhabbetinde fani olmuş bir hizmetkârı; (padişahı namına) padişahın herşeyiyle iftihar edebilir.
Sâminen: Çünkü o, enbiya ve mürselînin, evliya ve müttakînin Rabb-i Zülcemalidir. Ve bütün o evliya ve enbiyalar, onun kemal-i rahmeti içinde mes’udane sâkindirler. İşte eğer sen bir kalb sahibi isen, onların saadetlerine dair olan ilim ve ıttılaın, sana senin şekavetin içinde bir saadet ve bir lezzet verebilirler.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Eğer bir akl-ı selimin varsa, dünyanın işlerinden sana gelen ve elinden çıkan şeylere ehemmiyet verip gam çekerek, gazablanıp feryad u figan etmek, sana layık olmaz. Zira dünya zevale gidiyor. Hususan senin dünyan.. ve hususan sen, fena ve zeval darbesine maruzsunuz.
Evet sen burada ebedî değilsin. Hem, demir ve ağaçtan da değilsin. Tâ ki, bekan biraz uzayıp devam edebilsin. Belki sen, her zaman tazelenen bir etten ve mütereddid bir kandan ve gayet ince ve çok edna bir şeyden müteessir olabilen rabıtalardan ibaret bir şeysin. Hattâ bazan vücudda iki zerrenin ihtilal çıkarmasıyla, o rabıtalar kopmaya ve o
Yükleniyor...