Dokuzuncu Söz’ün Dördüncü Nüktesi’nde izah edildiği gibi, kâinat âdeta bir saat-ı kübradır.. Öyle ise, fani dünyadaki ömrün müddetince, ancak devam edebilen ve baki âlemde senden ayrılıp fani olacak olan bir esere ehemmiyet verme!

7 - Kendi bu’dun ve hissetin cihetinden ve Cenab-ı Hakk’ın azamet ve izzeti canibinden işlere, fiillere nazar etme! Belki Cenab-ı Hakk’ın izzet ve azameti cihetindeki nokta-i nazarın ise, onun tasarrufat-ı ef’ali tarafına ve rahmet ve nimetiyle ibadına tenezzülü cihetine olmalıdır. Zira eğer nokta-i nazar, böyle olursa, o zaman ona karşı yapılacak ve lâyık olacak şey, yalnız onu tesbih olur.

8 - Hem O’nun kurbiyeti cihetinden ve herşeyi ilim ve rahmetiyle ihata etmesi noktasından; ve kendi mahlukiyetin cihetinden onun inayet ve keremine duhulünle onun sıfat-ı celaline nazar etme. Tâ ki evham ve heva-i nefs, seni havalandırmasın.

İşte takdis ederiz o zatı ki; efkâr ve ukul, onu ihata etmekten takaddüs ve tenezzüh etmiş bir Zat-ı Zülcelal’dir. Ve öyle bir Allahu Teala’ya hamd ve şükrederiz ki, onun rahmeti her yeri ihata edip kaplayan bir Zat-ı Rahim-i Zülcemal’dir.

لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَحْدَهُ لَا شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَ لَهُ الْحَمْدُ يُحْيِي وَ يُمِيتُ

بِيَدِهِ الْخَيْرُ وَ هُوَ عَلَي كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ

Şu me’sur tevhidî cümleye bak, düşün ki; nasıl tevhidi te’kid eden sekiz tane hakikatı içine almıştır. –Müellif– (Tercüme)



***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Kalbinde hayat bulunan bir insan, kâinata teveccühü hengâmında, elbette aklının ihata edemediği ve idrakinden âciz kaldığı ve mahiyetinden mütehayyir bulunduğu büyük işleri, hâdiseleri

____________________________________


Yükleniyor...