âlemine müştak olmana zaman gelmedi mi?!. Öyle ise onların yanına gitmek üzere dünya kazuratından bir temizlensene!.. Ve illâ onlar seni istikzar edip ikrah edeceklerdir.

Evet, meselâ sana dense ki: “Şu anda İmam-ı Rabbanî Ahmed-i Farukî (K.S.) Hindistan’da hayattadır.” Elbette sen, bütün mehaliki iktiham edip ve vatanları terkederek onun ziyaretine gideceksin. Halbuki bak, yalnız Ahmed ismi altında binlerle evliya ve Muhammed nâmı altında milyonlarla asfiya yıldızları ve hakeza… O, İncil’de ismi Ahmed, Tevrat’ta Ahyed ve Kur’an’da Muhammed (A.S.M.) olan bir güneşin etrafında halka tutarak hepsi kabir kapısının arka tarafında Allah’ın rahmeti içinde sâkindirler.

Madem öyledir, gelecek şu esaslar daima gözünün önünde bulunması lâzımdır. Şöyle ki:

1 - Eğer Allah’a hakikî abd olsan, her şey senin olur ve eğer ona abd olmayıp heva-i nefse uyarsan, her şey aleyhinde olur.

BEYT

Eğer hakikî abd-i hüdabîn isen, onun mülkü senindir gör,

Eğer hodbin ve kendi nefsine maliksen, bilâaddin beladır gör, bilâhaddin azabdır tat, bilâgayet ağırdır gör. –Müellif-

2 - Herşey kader ile takdir edilmiştir. Öyle ise kısmetine razı ol ki, kolaylık üstünde kolaylık göresin. Yoksa maraz ender maraz bulunsun.

3 - Mülk O’nundur. Hem o mülk sahibi o mülkü senin için ibka etmek üzere senden satın alıyor. Eğer sende kalırsa meccanen, boşuboşuna zail olup gidecektir.

4 - Sen her cihetten fakir ve O’na muhtaçsın.

5 - Sen cihat-ı erbaa ile etrafın mesdud olarak kayıdlı olup, sana taraf ağzını açmış bekleyen kabre ister istemez sevkedilmektesin.

6 - Devamı olmayan şeyde kalb için hakikî bir lezzet yoktur. Halbuki sen, zevale maruzsun. Hususî dünyan dahi zail oluyor. Nâsın dünyası da… Hem kâinattan şu suret-i hazır, nez’ edilip, çıkıp sonra ona başka bir suret giydirilecektir; Saniye, dakika, saat ve gün gibi…

Yükleniyor...