İkincisi: Dünyanın lezzetleri, ona mukarin ve beraber olan elemlerle ve müteakib kederlerle âlûde olduğu için…
Üçüncüsü: Seni intizar etmekte olan ve sen de sür’atle ve inhirafsız bir şekilde ona doğru koştuğun kabir -ki, âhirete açılan bir kapıdır- senden dünyanın müzeyyenatını hediye kabul etmez. Çünkü dünyanın süs ve fantaziyeleri orada çirkinliklere inkılab ederler.
Dördüncüsü: Düşmanlar ve müezzi (eziyet verici) canavarlar ve muzır haşarat arasındaki bir mevkide bir saatlik durman ile; senin bütün ahbablarının ve umum büyüklerinin toplandıkları olan başka bir mevkide senelerce durmanın arasını müvazene et! Bunun yanında, mülk sahibi de seni o bir saatlik (düşmanlar arasındaki) lezzeti terketmeye davet ediyor ki, sen o senelerce olan mevkideki sevdiklerinle beraber rahat edesin. Madem öyledir, ey nefis! Pranga ve kelepçelerle bağlanıp sevkedilmezden evvel, Allah’ın davetine icabet et!
Feya Sübhanallah! Cenab-ı Hakk’ın insanlara şu büyük fazl ve keremine bakınız ki; insanın yanında vedia bıraktığı kendi malını onlardan pek yüksek bir fiatla satın alıyor. Tâ ki, o malın zahmet ve külfetini ondan alsın ve onun için o malı ibka etsin. Ve onu ifsad eden şeylerden himaye etsin. Halbuki insan onu Cenab-ı Hakk’a satmayıp, kendisi temellük etmeye yeltenirse, o malın taahhüd ve muhafazasında pek büyük bir belaya düşecektir. Evet insanın gücü, kudreti o malın binlerce mesalihinden birine de kâfi değildir. Şeyet nefsine itimad edip, o malı beline yüklerse, beli kırılacak.. ve eğer nefsiyle ve kalbiyle ona yapışırsa, çarçabuk zeval bulup, boşu boşuna meccanen gideceği için, kendi sahib-i kâzibinin üstüne günah ve ağırlıklarını miras bırakarak öyle fenaya gidecektir.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki:
وَ عَيْنِي قَدْ نَامَتْ بِلَيْلِ شَبِيبَتِي وَ لَمْ تَنْتَبِهْ اِلَّا بِصُبْحِ مَشِيبِ
beytinin hakikatına bir mâsadak ben oldum.. Veya onun doğruluğuna bir ölçü benim halimdir ki, gençliğimdeki intibah ve uyanıklığın en şiddetli
Üçüncüsü: Seni intizar etmekte olan ve sen de sür’atle ve inhirafsız bir şekilde ona doğru koştuğun kabir -ki, âhirete açılan bir kapıdır- senden dünyanın müzeyyenatını hediye kabul etmez. Çünkü dünyanın süs ve fantaziyeleri orada çirkinliklere inkılab ederler.
Dördüncüsü: Düşmanlar ve müezzi (eziyet verici) canavarlar ve muzır haşarat arasındaki bir mevkide bir saatlik durman ile; senin bütün ahbablarının ve umum büyüklerinin toplandıkları olan başka bir mevkide senelerce durmanın arasını müvazene et! Bunun yanında, mülk sahibi de seni o bir saatlik (düşmanlar arasındaki) lezzeti terketmeye davet ediyor ki, sen o senelerce olan mevkideki sevdiklerinle beraber rahat edesin. Madem öyledir, ey nefis! Pranga ve kelepçelerle bağlanıp sevkedilmezden evvel, Allah’ın davetine icabet et!
Feya Sübhanallah! Cenab-ı Hakk’ın insanlara şu büyük fazl ve keremine bakınız ki; insanın yanında vedia bıraktığı kendi malını onlardan pek yüksek bir fiatla satın alıyor. Tâ ki, o malın zahmet ve külfetini ondan alsın ve onun için o malı ibka etsin. Ve onu ifsad eden şeylerden himaye etsin. Halbuki insan onu Cenab-ı Hakk’a satmayıp, kendisi temellük etmeye yeltenirse, o malın taahhüd ve muhafazasında pek büyük bir belaya düşecektir. Evet insanın gücü, kudreti o malın binlerce mesalihinden birine de kâfi değildir. Şeyet nefsine itimad edip, o malı beline yüklerse, beli kırılacak.. ve eğer nefsiyle ve kalbiyle ona yapışırsa, çarçabuk zeval bulup, boşu boşuna meccanen gideceği için, kendi sahib-i kâzibinin üstüne günah ve ağırlıklarını miras bırakarak öyle fenaya gidecektir.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki:
وَ عَيْنِي قَدْ نَامَتْ بِلَيْلِ شَبِيبَتِي وَ لَمْ تَنْتَبِهْ اِلَّا بِصُبْحِ مَشِيبِ
beytinin hakikatına bir mâsadak ben oldum.. Veya onun doğruluğuna bir ölçü benim halimdir ki, gençliğimdeki intibah ve uyanıklığın en şiddetli
Yükleniyor...