bekleyen adamın azabını artıran o dar ağacının süslendirilmesi, hiç onu keyiflendirip lezzetlendirir mi?
Ve eğer El’iyazü billah! küfür ile, ölümü adem tevehhüm edersen, yine terk-i lezaiz evlâdır. Zira lezzetin zevaliyle o korkunç adem, an be-an kendi elîm elemini zeval-i lezaiz içinde hissettirecek ve şu elem ise, -eğer düşünebilsen- visalin lezzetinden bin kat daha ağır basar, mahvettirir.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki, bazan kader tarafından atılıp başına isabet eden musibetlerde, misalin şol koyunlara benzer ki: O koyunlar mer’aya bırakılıp otlarlarken, mer’ayı tecavüz ile başkasının tarlasına girdiklerini gören çoban, geri dönmeleri için arkalarından attığı taş, birisinin kafasına isabet eder. İşte başından musab olan o koyun, lisan-ı haliyle der ki: “Biz çobanın emri altındayız. O ise bizi bizden daha iyi bilir. Öyle ise dönmeliyiz.” deyip döner, sürü dahi döner.
İşte ey nefsim, sen dahi, bir hayvan olan o koyundan daha dâll olmamaya çalış! Başına bir musibet geldiği zaman:
اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ
söyle.
***
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; kalb, dünya işleriyle kasden iştigal etmek için halkolunmadığına bir delil budur: Meselâ bir şey ile alâka peyda ettiği vakit, bütün şiddetiyle ona yapışır ve büyük bir ihtimamla ona kıymet ve ehemmiyet verir.. Hem onda bir ebediyet ve bir devam taleb eder. Ve o şeyde tam manasıyla fani olur. Öyle ki, elini uzattığı zaman öyle bir uzatır ki, büyük kayaları koparıp kaldıracakmış gibi uzatır. Halbuki o el ile dünyadan hiçbir şey alamıyor, alabildiği şey, ancak bir incir habbesi veya bir tüy (Bir kıl) veya bir saç teli gibi bir şeydir. Belki de heba ve hevadır.
Ve eğer El’iyazü billah! küfür ile, ölümü adem tevehhüm edersen, yine terk-i lezaiz evlâdır. Zira lezzetin zevaliyle o korkunç adem, an be-an kendi elîm elemini zeval-i lezaiz içinde hissettirecek ve şu elem ise, -eğer düşünebilsen- visalin lezzetinden bin kat daha ağır basar, mahvettirir.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki, bazan kader tarafından atılıp başına isabet eden musibetlerde, misalin şol koyunlara benzer ki: O koyunlar mer’aya bırakılıp otlarlarken, mer’ayı tecavüz ile başkasının tarlasına girdiklerini gören çoban, geri dönmeleri için arkalarından attığı taş, birisinin kafasına isabet eder. İşte başından musab olan o koyun, lisan-ı haliyle der ki: “Biz çobanın emri altındayız. O ise bizi bizden daha iyi bilir. Öyle ise dönmeliyiz.” deyip döner, sürü dahi döner.
İşte ey nefsim, sen dahi, bir hayvan olan o koyundan daha dâll olmamaya çalış! Başına bir musibet geldiği zaman:
اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ
söyle.
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki; kalb, dünya işleriyle kasden iştigal etmek için halkolunmadığına bir delil budur: Meselâ bir şey ile alâka peyda ettiği vakit, bütün şiddetiyle ona yapışır ve büyük bir ihtimamla ona kıymet ve ehemmiyet verir.. Hem onda bir ebediyet ve bir devam taleb eder. Ve o şeyde tam manasıyla fani olur. Öyle ki, elini uzattığı zaman öyle bir uzatır ki, büyük kayaları koparıp kaldıracakmış gibi uzatır. Halbuki o el ile dünyadan hiçbir şey alamıyor, alabildiği şey, ancak bir incir habbesi veya bir tüy (Bir kıl) veya bir saç teli gibi bir şeydir. Belki de heba ve hevadır.
Yükleniyor...