وَاِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki; sen nefsini, azamet ve kibir davasında mağrur gördüğün zaman; kendinden büyük olan azam-ı mahlukata, meselâ semavat ve ecramına bakman lazımdır.. Ve şayet nefis, senden küçük olan hevam ve haşarata bakıp da ehemmiyetsiz addetmeye yeltenirse; o zaman sen, kendi cesedinin hüceyrelerine bak ve nazarınla beraber o hüceyre-i insaniyenden birisinin içine gir, sonra onu dikkatle temaşa et!. Tâ ki meselâ bir pire ve onun mâfevkindekiler senden ne kadar büyük olduğunu göresin.. Ve tâ ki vücudunda olan hikmet, rahmet ve nimetin ve ittikan-ı san’atın kıymet ve ehemmiyeti senin gözünden düşmesin.

Hem eğer nefis, nimetlerde sana mümasil olan gayr-ı mahdud ve nâmütenahî sair mahlukatı göstererek, nimetin mebzuliyetinden dolayı kıymetsizliğini telkin ederse; o zaman sen kendi ihtiyaçlarına ve (o nimetleri celbetmekteki) acz-i nefsine; ve ni’metin hikmetine bakman gerektir. Tâ ki nefis, sana verilmiş olan nimetleri senin yanında kıymetsizlikle addettirmesin.

Evet, acaba umum hayvanlarda dahi bulunan göz nimetine karşı, senin göze olan ihtiyacını tahfif ediyor mu? Veyahut bir ni’metin umuma şamil olmasıyla, o nimetteki kasd-ı Rabbanîyi noksanlaştırır mı? Hâşâ ve kellâ! Belki herkeste bulunan bir nimete karşı, senin ona ihtiyacını daha da çok şiddetlendirir. Ve umum mahlukata şamil bir nimette, kasdın eserini daha çok ziyadeleştirir.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki; umum zîhayatlarda mevcud olan hayatın hadsiz hesabsız gayeleri vardır ki, ancak birisi o zîhayata ait olabilir. Fakat Zat-ı Muhyi’ye (C.C.) ait gayeler ise, onun nihayetsiz malikiyeti miktarıncadır. Öyle ise, büyüğün küçüğe karşı tekebbür etmeye hakkı olmadığı gibi, hiç bir hâdisede de abesiyet vaki’de yoktur ve bulunmaz. Olsa olsa, bütün eşya ancak onun menfaatleri ve hevesatı için halkedilmiştir diye zu’meden beşerin gururlu nefsi yanında, ve kendisine

Yükleniyor...