ezel ve ebedin, arş ve ferşin arası kadar geniştir. Ve onlara ulaşmak için de seni yalnız dua ile techiz etmiştir.

Evet Kur’an’da

قُلْ مَ يَعْبَوÎا بِكُمْ رَبِّي لَوْلَا دُعَاوÎكُمْ

fermanı (Yani duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var.) bu sırra işaret etmektedir. Evet çocuk, elinin ulaşamadığı şeyler için valideynini çağırdığı gibi, bir kul dahi âciz kaldığı ve elinin ulaşamadığı şeyler için, Rabbisini çağırır ve çağırmalıdır.

***


اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Herşeyin kemal-i san’at ve ittikan üzere olması ancak sırr-ı vahdettendir. Eğer tevzi’siz, tecezzisiz ve müzahametsiz olan bir vahdetin sırrı olmasa idi, o zaman masnuat, san’at ve itkandan mahrum kalıp karmakarışık olurdu. Evet nasılki güneşin vahdet-i vücuduyla beraber, ziya-yı tecellisinin temas ettiği şeffaf zerrelerden tâ deniz yüzüne kadar herşeyi bir nevi daire-i tasarrufuna aldığı halde, hiçbir şey onu meşgul edip şey’-i âhere ziya ve hararet vermekten ve onda temessül edip görünmekten şaşırtıp da men’ edemiyor. İşte şu miskin, mümkin mukayyed, mahdud, camid ve meyyit olan güneş ki, Cenab-ı Hakk’ın ism-i Nur’unun şu’lelerinden tek bir şu’lesinin tecellisiyle parlayan bir katrecik iken, şu sır onda müşahede edilirse; Acaba Şems-i Ezel, Sultan-ı Ebed, Kayyum-u Sermed, Vâcib-ül Vücud, Vâhid-i Ehad, Hayy-ı Kadir ve Samed (C.C.) olsa, nasıl olur kıyas edebilirsen et!

Evet

وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلَي

nasıl ki güneşin muhit olan ziyasının vahdeti vâhidiyete işaret ediyor. Öyle de; onun tecellisiyle o muhit olan ziyanın herbir cüz’ünde ve bütün zerrelerde güneşin hasiyetleriyle beraber vücudu temessül etmesi, ehadiyete remzeder. Feteemmel!

***


Yükleniyor...