Üçüncüsü: Bir ilm-i muhitten in’ikas eden kader, nuranî esma-i mutlaka-yı İlahiyenin feyz-i tecelliyatından, -herşeyin istidadına lâyık- bir hisse alıp kaydetmiş ve tersim etmiştir.
Dördüncüsü:
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
اِنَّمَ اَمْرُهُ اِذَا اَرَادَ شَيْ ًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُون
Yani: Cenab-ı Kadir-i Mutlak, bir şeyin halk ve icadını irade ettiğinde o şeye,
كُنْ
emr-i Rabbanîsi tebliğ edilince, hemen derakab zamansız vücud-pezîr olur.
İkinci âyetin meali: Yani kabirden kalkıp mahşerde hesap vermek için, sizin halk ve ihyanız, O’na bir tek nefsin ihya ve ba’si kadar kolay ve ehvendir.
Amma eğer gaflet ile eşya ve mahlukat, kendi kendilerine, yahut imkânî sebeblere isnad edilseler; o zaman bütün ehl-i akılın, o echel ve eblehin hükmünden çıkan hadsiz muhalatı kabul etmeleri icab eder. Tâ ki o takdirde hak, o echelin canibinde olabilsin.
,* * *
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan, hakikatları tebyin ederken; çok zaman darb-ı meseller ile ta’bir edip serd-i kelâm eder. Bunun sırrı ise, çünkü hakaik-ı mücerrede-i İlahiye, daire-i mümkinatta misallerin (ayna ve) kayıdlarında mütemessildir. Mümkin-i miskin olan insan ise, daire-i imkândaki misallere bakarak, o emsalin arkalarında daire-i vücûbun şuunatını mülahaza edebilir. İşte,
وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلَي
(buna işaret eder.)
,* * *
Dördüncüsü:
مَا خَلْقُكُمْ وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ
اِنَّمَ اَمْرُهُ اِذَا اَرَادَ شَيْ ًا اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُون
Yani: Cenab-ı Kadir-i Mutlak, bir şeyin halk ve icadını irade ettiğinde o şeye,
كُنْ
emr-i Rabbanîsi tebliğ edilince, hemen derakab zamansız vücud-pezîr olur.
İkinci âyetin meali: Yani kabirden kalkıp mahşerde hesap vermek için, sizin halk ve ihyanız, O’na bir tek nefsin ihya ve ba’si kadar kolay ve ehvendir.
Amma eğer gaflet ile eşya ve mahlukat, kendi kendilerine, yahut imkânî sebeblere isnad edilseler; o zaman bütün ehl-i akılın, o echel ve eblehin hükmünden çıkan hadsiz muhalatı kabul etmeleri icab eder. Tâ ki o takdirde hak, o echelin canibinde olabilsin.
,* * *
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan, hakikatları tebyin ederken; çok zaman darb-ı meseller ile ta’bir edip serd-i kelâm eder. Bunun sırrı ise, çünkü hakaik-ı mücerrede-i İlahiye, daire-i mümkinatta misallerin (ayna ve) kayıdlarında mütemessildir. Mümkin-i miskin olan insan ise, daire-i imkândaki misallere bakarak, o emsalin arkalarında daire-i vücûbun şuunatını mülahaza edebilir. İşte,
وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلَي
(buna işaret eder.)
,* * *
Yükleniyor...