Hakk’ın havl ve kuvvetine iltica ederek, hakikat-ı tevekküle yapışmaktır. Ya Rab! Madem çare-i necat budur. Senin yolunda o cüz’-i ihtiyarîden vazgeçiyorum ve enaniyetimden teberri ediyorum.

تَ عِنَايَتِ تُو دَسْتْôِيرِ مَنْ شَوَدْ رَحْمَتِ بِي نِهَايَتِ تُو َ۬نَاهِ مَنْ اَسْت

Tâ senin inayetin, acz ve za’fıma merhameten elimi tutsun. Hem, tâ senin rahmetin, fakr ve ihtiyacıma şefkat edip bana istinadgâh olabilsin, kendi kapısını bana açsın.

آنْ كَسْ كِه بَحْرِ بِي نِهَايَتِ رَحْمَتْ يَافْت اَسْت

تَكْيَه نَه كُنَدْ بَرْ اِينْ جُزْءِ اِخْتِيَارِي كِه يَكْ قَطْرَه سَرَابَسْت

Evet her kim ki rahmetin nihayetsiz denizini bulsa, elbette bir katre serab hükmünde olan cüz’-i ihtiyarına itimad etmez; rahmeti bırakıp ona müracaat etmez.

اَيْوَاهْ اِينْ زِنْدِóَانِي هَمْ åُو خَابَسْت

وِينْ عُمْرِ بِي بُنْيَادْ هَمْ åُو بَادَسْت

Eyvah! Aldandık, Şu hayat-ı dünyeviyyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rüya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider…

بَا اِينْ هَمَه فَقْرهَا وَ ضَعْفهَا قَلَمِ قُدْرَةِ تُو آشِكَارَه

نُوِشْتَه اَسْت دَرْ فِطْرَةِ مَا مَيْلِ اَبَدْ وَ اَمَلِ سَرْمَدْ


Yükleniyor...