نَه دَرْ مَاضِي مَجَالِ حُلُولْ نَه دَرْ مُسْتَقْبَلْ مَدَارِ نُفُوذْ اَسْت

Ne geçmiş zamana hulûl edebilir, ne de gelecek zamana nüfuz edebilir. Mazi ve müstakbele ait emellerime ve elemlerime faidesi yoktur.



İman, dizginini cism-i hayvanînin elinden alıp; kalbe ve ruha teslim ettiği için; maziye nüfûz ve müstakbele hulûl edebilir. Çünki kalb ve ruhun daire-i hayatı geniştir.

مَيْدَانِ اُو اِينْ زَمَانِ حَالْ وَ يَكْ آنِ سَيَّالَسْت

O cüz’-i ihtiyarînin meydan-ı cevelanı, kısacık şu zaman-ı hazır ve bir an-ı seyyaldir.

وَ سَرْمَايَهءِ مَ هَمْ åُو جُزْءِ لَايَتَجَزَّا اَسْت

Sermayem ise, cüz’-ü lâyetecezza gibi cüz’î bir şeydir.

اِينْ جُزْء كُدَامْ وَ اِينْ كَاءِنَاةِ حَاجَاةْ كُدَامَسْت

İşte şu cihan kadar ve milyarlar ile ancak istihsal edilebilen hâcât nerede? Ve bu beş paralık cüz’-i ihtiyarî nerede? Bununla onların mübayaasına gidilmez, bununla onlar kazanılmaz. Öyle ise başka bir çare aramak gerektir.

َ۬سْ دَرْ رَاهِ تُو اَزْ اِينْ جُزْء نِيزْ بَازْ مِي óُذَشْتَنْ åَارَهءِ مَنْ اَسْت

O çare ise şudur: O cüz’-i ihtiyarîden dahi vazgeçip, irade-i İlahiyeye işini bırakıp, kendi havl ve kuvvetinden teberri edip, Cenab-ı



.

Yükleniyor...