Ondan dahi nazarı çevirip arkama baktım gördüm ki: Esassız, fani bir dünya, hiçlik derelerinde ve adem zulümatında yuvarlanıp gidiyor. Derdime merhem değil, belki vahşet ve dehşet zehirini ilave etti.



İman o zulümatta yuvarlanan dünyayı, vazifesi bitmiş, manasını ifade etmiş, neticelerini kendine bedel vücudda bırakmış, mektubat-ı Samedaniyye ve sahaif-i nukuş-u Sübhaniyye olduğunu gösterir.

وَ دَرْ ِ۬يشْ اَنْدَازَهءِ نَظَرْ مِيكُنَمْ دَرِ قَبْر كُشَادَه اَسْت

وَ رَاهِ اَبَدْ بَدُورِ دِرَازْ بَدِيدَارَسْت

Onda dahi hayır görmediğim için, ön tarafıma, ileriye nazarımı gönderdim, gördüm ki: Kabir kapısı yolumun başında açık görünüp, onun arkasında ebede giden cadde, uzaktan uzağa nazara çarpıyor.



İman, o kabir kapısını, âlem-i nur kapısı ve o yol dahi, saadet-i ebediyye yolu olduğunu gösterdiğinden; dertlerime hem derman, hem merhem olur.

مَرَا جُزْ جُزْءِ اِخْتِيَارِي åِيزِي نِيسْت دَرْ دَسْت

İşbu altı cihette ünsiyet ve teselli değil, belki dehşet ve vahşet aldığım onlara mukabil, benim elimde bir cüz-i ihtiyarîden başka hiçbir şey yoktur ki, ona dayanıp onunla mukabele edeyim.



(8) İman, o cüz-i lâyetecezza hükmündeki cüz-i ihtiyarî yerine, gayr-ı mütenahî bir kudrete istinad etmek için bir vesikadır ve belki iman bir vesika oluyor

كِه اُو جُزْء هَمْ عَاجِزْ هَمْ كُوتَاه و هَمْ كَمْ عَيَارَسْت

Halbuki o cüz-i ihtiyarî denilen silah-ı insanî; hem âciz, hem kısadır, hem ayarı noksandır; icad edemez. Kesbden başka hiçbir şey elinden gelmez.



İman, o cüz-i ihtiyarîyi Allah namına isti’mal ettirip, her şeye karşı kâfi getirir. Bir askerin cüz’î kuvvetini devlet hesabına isti’mal ettiği vakit; binler kuvvetinden fazla işler görmesi gibi…

____________________________________

Yükleniyor...