giymeye müyesser olamaz ve olamamış... Çünki Kur’an; başkaların sözleri ile iltibas oluna oluna, tâ muharrefe oluncaya dek giden sair kütüb-ü münzele gibi i’cazsız değildir.
,* * *
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Sure-i Rahman’da ki âyât-ı Tenziliyenin makta’larında tekrar edilen
فَبِاَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
âyeti, mütenevvi’ ve muhtelif olan tekvinî âyetlere işaret etmektedir. Oysa, gösteriyor ki, cin ve insin ekser isyanları ve tuğyanlarının en şiddetlisi ve küfranlarının en büyüğü; nimette in’amı görmemek ve Mün’im-i Hakikî’den gaflet etmek ve ni’metleri esbab ve tesadüflere isnad etmekten doğuyor. Ve böylece ins ve cinn Allah’ın ni’metlerini tekzib ve inkâra kadar gidiyorlar.
Öyle ise, ehl-i iman için; ona kasdî olarak gelen herbir ni’mete başlarken, “Bismillah” demelidir. Yani, bu nimetler ondandır.. Ve ben Cenab-ı Hakk’ın ismiyle ve hesabıyla onları alıyorum, vesait hesabına değil.. Öyle ise şükür ve minnet yalnız onundur.
,* * *
اِعْلَمْ
Ey şeytanın ilkaatıyla gelen vesveseye düşüp pis hatıralarla uğraşan bîçare adam! Bil ki, şeytan evvelâ senin kalb ve hayalinin hasta olduğunu ihtar eder. Sonra nefsinin hasislik ve rüsvaylığını gözünün önünden geçirerek, hakaik-ı İlahiyeye teveccühün anında aklının gözü önüne çeşitli müzahrefatı serer. Hattâ bazan hakikatların güneşine bakmakta iken, gözünün önünde; onlardan lerzedar olduğun çok rezail ve fevahiş ve şetimler yağdıran muzlim bulutlar geçmeye başlarlar. Sen ise güya bu vaziyette tenzih ve takdis elini uzatıyor ve gözlerini tesbih ve tahmid için yolluyorsun. Halbuki sen böyle yapmakla; senin elin, hayalinin ircasıyla (bulaşıklık) müteneccis oluyor. Nazarın ise, nefsinin habislik, denaet ve hakaretinden dolayı, üstünden geçen rezil ve münasebetsiz vaziyetlerden kirleniyor, müstakzer oluyor. Hem sonra
,* * *
اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! Sure-i Rahman’da ki âyât-ı Tenziliyenin makta’larında tekrar edilen
فَبِاَيِّ آلَاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ
âyeti, mütenevvi’ ve muhtelif olan tekvinî âyetlere işaret etmektedir. Oysa, gösteriyor ki, cin ve insin ekser isyanları ve tuğyanlarının en şiddetlisi ve küfranlarının en büyüğü; nimette in’amı görmemek ve Mün’im-i Hakikî’den gaflet etmek ve ni’metleri esbab ve tesadüflere isnad etmekten doğuyor. Ve böylece ins ve cinn Allah’ın ni’metlerini tekzib ve inkâra kadar gidiyorlar.
Öyle ise, ehl-i iman için; ona kasdî olarak gelen herbir ni’mete başlarken, “Bismillah” demelidir. Yani, bu nimetler ondandır.. Ve ben Cenab-ı Hakk’ın ismiyle ve hesabıyla onları alıyorum, vesait hesabına değil.. Öyle ise şükür ve minnet yalnız onundur.
,* * *
اِعْلَمْ
Ey şeytanın ilkaatıyla gelen vesveseye düşüp pis hatıralarla uğraşan bîçare adam! Bil ki, şeytan evvelâ senin kalb ve hayalinin hasta olduğunu ihtar eder. Sonra nefsinin hasislik ve rüsvaylığını gözünün önünden geçirerek, hakaik-ı İlahiyeye teveccühün anında aklının gözü önüne çeşitli müzahrefatı serer. Hattâ bazan hakikatların güneşine bakmakta iken, gözünün önünde; onlardan lerzedar olduğun çok rezail ve fevahiş ve şetimler yağdıran muzlim bulutlar geçmeye başlarlar. Sen ise güya bu vaziyette tenzih ve takdis elini uzatıyor ve gözlerini tesbih ve tahmid için yolluyorsun. Halbuki sen böyle yapmakla; senin elin, hayalinin ircasıyla (bulaşıklık) müteneccis oluyor. Nazarın ise, nefsinin habislik, denaet ve hakaretinden dolayı, üstünden geçen rezil ve münasebetsiz vaziyetlerden kirleniyor, müstakzer oluyor. Hem sonra
Yükleniyor...