alıyor. Hattâ mümkin olan şu güneş, tamam-ı azametiyle beraber; bir zerrecik cam parçasında nuraniyet sırrıyla girip saklandığını görmektesin. Acaba Vâcib-ül Vücud, Vâhid-i Ehad canibinden tezahür edip parlıyan bir nur-ül envar olsa, nasıl olur sen kıyas et!
Şimdi eşyayı, Vâcib-ül Vücud’a isnad etmek ile, imkânî sebeblere veya kendi nefislerine isnad etmenin arasındaki farkı görmek istersen, bak: Bir katrede, belki bir zerrede şemsin tecellisinin hâsiyetiyle beraber bulunması ile; o katrede şemsin bil’asale vücudunun bulunmasını dava etmek gibidir. İşte şu ikinci şıkktaki davanın muhaliyeti, elbetteki bedihî ve pek aşikârdır. Bütün bunlarla beraber, o kudret-i mechule-i ezeliyenin tasarrufunda külfet ve mualecet ve taammül yoktur. Belki o kudrete nisbetle zerrat ile nücum, cüz’ ile küll, ferd ile nev’, az ile çok, büyük ile küçük veyahut sen veya âlem, çekirdek ile ağaç mütesavidirler. Bunun sırrı ise; o kudrete nisbet edildiği zaman, onun yanında külfet ve meşakkatin olmaması keyfiyetidir. Çünkü o kudret, bir Zat-ı Ezelî’nin lâzime-i zatiye-i zaruriye-i nâşiesidir. Onun içine, zıddı olan aczin müdahale etmesi muhaldir. Madem ki o kudrette acz yoktur; Öyle ise, onda meratib bulunamaz. Madem meratib yoktur, elbette ona nisbeten eşyanın en küçüğüyle en büyüğü müsavidir.
Eğer daire-i imkân ve kesrette şu hakikatın temsilât ile fehme takribini istersen dinle: Meselâ
وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلَي
şeffafiyet sırrıyla; şemsin tecellisinin timsallerini tutmakta, cam parçacıklarının zerrecikleriyle, yeryüzündeki denizler ve semavî seyyaraler birdirler.
Hem, nokta-i merkeziyede bulunan bir lâmba, muhitteki aynalara verdiği aksi; en dar olan bir dairenin bir aynasıyla, en geniş dairenin umum ayineleri müsavidir.
Hem, nuraniyet sırrıyla, nur ve nuranî şeylerin mukabilinde ziyalanmak ve feyiz almakta, bir ve binler eşya müzahametsiz olarak müsavi oluyorlar. Evet nasılki kelimenin letafetindeki bir nevi nuraniyetle, istima’da bir kulak ile binler kulak birdir.
Hem meselâ, müvazene sırrıyla; bir ceviz ile bir çekirdeği hissedip tartan bir terazi farzedelim ki, iki kefesinde birer güneş veya birer ceviz bulunsa; ona başka bir cevizin ilavesiyle, o terazinin bir
Şimdi eşyayı, Vâcib-ül Vücud’a isnad etmek ile, imkânî sebeblere veya kendi nefislerine isnad etmenin arasındaki farkı görmek istersen, bak: Bir katrede, belki bir zerrede şemsin tecellisinin hâsiyetiyle beraber bulunması ile; o katrede şemsin bil’asale vücudunun bulunmasını dava etmek gibidir. İşte şu ikinci şıkktaki davanın muhaliyeti, elbetteki bedihî ve pek aşikârdır. Bütün bunlarla beraber, o kudret-i mechule-i ezeliyenin tasarrufunda külfet ve mualecet ve taammül yoktur. Belki o kudrete nisbetle zerrat ile nücum, cüz’ ile küll, ferd ile nev’, az ile çok, büyük ile küçük veyahut sen veya âlem, çekirdek ile ağaç mütesavidirler. Bunun sırrı ise; o kudrete nisbet edildiği zaman, onun yanında külfet ve meşakkatin olmaması keyfiyetidir. Çünkü o kudret, bir Zat-ı Ezelî’nin lâzime-i zatiye-i zaruriye-i nâşiesidir. Onun içine, zıddı olan aczin müdahale etmesi muhaldir. Madem ki o kudrette acz yoktur; Öyle ise, onda meratib bulunamaz. Madem meratib yoktur, elbette ona nisbeten eşyanın en küçüğüyle en büyüğü müsavidir.
Eğer daire-i imkân ve kesrette şu hakikatın temsilât ile fehme takribini istersen dinle: Meselâ
وَ لِلّٰهِ الْمَثَلُ الْاَعْلَي
şeffafiyet sırrıyla; şemsin tecellisinin timsallerini tutmakta, cam parçacıklarının zerrecikleriyle, yeryüzündeki denizler ve semavî seyyaraler birdirler.
Hem, nokta-i merkeziyede bulunan bir lâmba, muhitteki aynalara verdiği aksi; en dar olan bir dairenin bir aynasıyla, en geniş dairenin umum ayineleri müsavidir.
Hem, nuraniyet sırrıyla, nur ve nuranî şeylerin mukabilinde ziyalanmak ve feyiz almakta, bir ve binler eşya müzahametsiz olarak müsavi oluyorlar. Evet nasılki kelimenin letafetindeki bir nevi nuraniyetle, istima’da bir kulak ile binler kulak birdir.
Hem meselâ, müvazene sırrıyla; bir ceviz ile bir çekirdeği hissedip tartan bir terazi farzedelim ki, iki kefesinde birer güneş veya birer ceviz bulunsa; ona başka bir cevizin ilavesiyle, o terazinin bir
Yükleniyor...