اِعْلَمْ

Bil ey kardeş! İnsanın küçüklük derecesinden bir şuna bak ki; kendi kuvve-i hâfızasının hardelesinde her zaman cevelan ettiği halde, ‘hardele’ tohumunun bir habbesi kadar olan o kuvve-i hâfıza ona bir sahra-yı azîm kesilip şu insan, onda daimî surette seyrediyor da, yine o sahrayı kat’edip sahiline ulaşamıyor.

İşte bir hardele kadar olan kuvve-i hâfızada daimî seyr ü sefer edip devrini tamamlayamayanın küçüklük derecesini sen kıyas eyle! Halbuki insanın aklına kuvve-i hâfıza bir sahra-i azîm kesildiği gibi, o akıl dahi, bazan dünyayı yutabilecek bir deniz gibi oluyor.

İşte tesbih ederiz o zatı ki, kuvve-i hâfıza hardelesini insanın aklına bir dünya kadar genişlettiği gibi, koca dünyayı da o akla bir hardele gibi yapmış!

,* * *

اِعْلَمْ

Bil ey kardeş! Beşerin eşedd-i zulmündendir ki, bir cemaatın kesbinin muhassalasını bir şahsa verir. Ve o semeratın sudurunu o şahıstan tevehhüm eder. İşte böyle bir zulümden şirk-i hafî tevellüd eder. Çünkü bir cemaat kesbinin muhassalasını ve cüz-i ihtiyarîlerinin eserini bir şahıstan sudurunu tevehhüm etmek, mümkün olmaz.. İllâ ki o şahsı derece-i icada kadar terakki etmiş hârika bir kudret sahibi şeklinde tasavvur etmekle olabilir.

Evet Yunanların ve Vesenîlerin (yani putperestlerin) âlihe ve sanemleri ancak bu gibi tasavvurat-ı zalime-i şeytaniyeden tevellüd etmişlerdir.

,* * *

اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Şu insanoğlu; merkezde müttahid, iç içe olan dairelere benzer. Meselâ bir dairede onun cisim ve libas dairesi vardır. Diğer bir dairede onun beldesi vardır.. ve diğer birinde yeryüzüdür. Daha ötekinde âlem-i şehadettir ve hâkeza!.. Fakat insan için

Yükleniyor...