ve mana-yı ismî ve masdariyet cihetiyle bakarak, san’at-ı İlahiyeyi tağutî bir tabiat tevehhüm ediyorlar.

,* * *

اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Dua, tevhid esrarının ve ibadet manalarının bir enmuzecidir. Çünki gizlice kendi kendine dua eden adam, elbette şöylece itikad eder ki: Dua ettiğim ve yalvardığım zat, mutlaka kalbimin en gizli hatıratını işitiyor ve metalibimin tahsiline kudreti yetmektedir.

İşte şöyle bir itikad ise, duaya icabet eden zatın kendi ilmiyle herşeyi bildiğine ve herşeyi yapabilecek ve verebilecek bir kudrete malik bulunduğuna bir inancı istilzam eder.

,* * *

ِعْلَمْ

Ey birader bil ki! Meselâ nasılki şu âlemin lâmbası olan güneş, tecelli vasıtasıyla bir sineğin gözüne girip parlatması mümkündür. Ve fakat bir kibrit başı kadar bir ateş kıvılcımının bir parçası dahi o göze bil’asale girmesi mümkün değildir. Belki eğer öylesi bir kıvılcım girerse, o göz kör olup sönecektir.

Öyle de: Bütün zerreler, Şems-i Ezel’in tecelliyat-ı esmasına mazhar olmaları mümkündür, belki vâcib ve lazımdır. Lâkin o zerre, hakikî müessirlik noktasında mana-yı ismiyle masdar ve zarf olması mümkün değildir. Hattâ imtina’lıdır. Velev o te’sir ve masdariyet, en küçük ve en ufak bir zerre kadar da olsa…

,* * *

اِعْلَمْ

Bil ey mütemerrid, mağrur ve mütekebbir ene! Derece-i za’f ve aczine, fakr ve meskenetine bak ki; çok defa büyütüldükten sonra ancak görülebilen bir hayvancık, bir mikrop, seninle mübareze ve müsaraa edebiliyor ve seni mağlub edip yere serebiliyor.

,* * *

Yükleniyor...