için uzun seferlere ihtiyaç olmadığı gibi, uzun yollardan dolaşıp gelen boruların tıkanıp kırılmamalarını da taahhüde almak mecburiyeti yoktur.

REMZ

Eyvah! Vâ esefâ! Nefsin (enaniyetli) varlığı demek, o nefsin gözünde körlüğün mevcudiyeti demekmiş. Belki onun vücudu, körlüğünün tâ kendisi imiş. Eğer nefsin vücudundan bir sinek kanadı kadar da baki kalsa, hakikat güneşini görmesine mani’ bir hicab olmuş olur.

Evet, ben kat’iyyen müşahede ettim ki; nefsin varlığı sebebiyle, hadsiz berahin-i kat’iyye ile mersus olan büyük bir kal’anın içinden küçük bir taşında az bir za’fiyet ve gevşeklik görse, o kal’a-i azîmenin tamam vücudunu inkâr eder. İşte buradan; nefsin vücudu varken, eşyaya baktığında, eşyayı o adese ile görmekliğinden neş’et eden derece-i cehlini kıyas et!

REMZ

اِعْلَمْ

yâ ene! (Bil ey ene!) Kat’iyyen anladın ve bildin ki; senin elindekilerinin binlerce hisselerinden, senin hissene ait ancak meşkûk bir cüz’dür. Öyleyse, o zaif olan cüz’-i ihtiyarînin kaldırabileceği kadar yük yükle; ve bir tel saç kadar zaif olan şuurun üstüne azîm kayaları yükleme! Hem sana ait olmayan şeylere de, malikinin izni olmadan o yükleri yükletme.

Ve binaenaleyh ey nefis! Gaflet içinde kendi nam ü hesabına konuştuğun zaman, meydan-ı cevelanın yalnız bir kıl kadar olduğunu bil, ona göre davran, haddinden tecavüz etme. Amma eğer Malik-ül Mülk (C.C.) hesabına âvaz etmek istiyorsan; o zaman görebildiğin kadarıyla Malik-ül Mülk nasıl emretmiş ve nasıl istemişse, ona göre yükleyebilirsin. Yoksa senin istediğin şekilde değil. Malikin izin ve meşieti de ancak onun şeriatından anlaşılabilir.


Yükleniyor...