REMZ

اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Eşya, istinadgâhlarının derece-i kuvvetlerinin tefavütüne göre kuvvetçe tefavüt ediyorlar. Meselâ, bir padişaha istinad eden bir neferin yaptığı icraat ve işleri; büyük bir şah da yapamaz. Demek o nefer, kendisinden yetmiş mertebe daha mertebeli olan bir şahtan yedi mertebe fazla mertebeler alıyor.

İşte kudret-i ezeliye cânibinden me’mur olan bir sivrisinek, en mütemerrid olan nemrudların nemrudunu bile mağlub eder. Hem Fâlik-ul Habbi ve-n Neva’nın emr-i tekvinîsi tarafından me’zun olan bir çekirdek, kocaman bir ağacın muhtaç olduğu ne varsa, hepsini o da içinde saklıyor ve tazammun ediyor. Halbuki o çekirdeğin tazammun ettiği manevî ve kaderî cihazatı, bir köyün sahası kadar büyük olan fabrikalar dahi istiab edemezler.

REMZ

اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Kur’an’dan müstefad olan KATRE Risalesi’nde izahı yapılmış olan; benim tarîkim, yolum ile; ehl-i nazar ve felsefenin yolu arasındaki farklar şöyledir ki: Ben nerede bulunursam bulunayım, hemen kuyu kazarım, su çıkar. Onlar ise, âlemin etrafından su getirmek için küngân ve borular düzmeye teşebbüsü andıran bir yolla, âb-ı hayat-ı maneviyenin celbi için, arşın ta fevkine kadar silsile ve merdivenler koyuyorlar. Evet onlar, sebebi olduğu gibi kabul ettiklerinden; o uzun yoldaki o silsile ve merdivenleri evham şeytanlarının tahriblerinden muhafaza etmek için milyonlarla muhafazakâr bürhanlar, o yolun etrafında vaz’edilmesi onlara lâzım geliyor.

Amma Kur’anın bize öğrettiği yol için ise, bize Asâ-yı Musa gibi bir âlet verilmiş. Nerede olsam, ister kayanın üstünde olayım, asamı vurduğumda hemen âb-ı hayat fışkırır. Âlemin tâ haricine kadar gitmek


Yükleniyor...