اِعْلَمْ
Ey kardeş bil ki! İnsanların ayaklarını kaydırıp yuvarlandıran esbabın bir cinsi de, bu gelen hususlardır:
1 - Bâtın ism-i şerifinin ahkâmını ism-i Zâhir’in ahkâmıyla karıştırmak ve bunun ahkâmını ondan istemek..
2 - Ve kudretin levazımatını hikmetin levazımatıyla karıştırmak ve bununkini onunkinde görmeyi taleb eylemek..
3 - Ve daire-i esbabın mukteziyatını daire-i itikad ve tevhidle karıştırmak ve onları bunlardan istemek..
4 - Ve kudretin taallukatını; vücud cilveleriyle veyahut sair sıfâtın tecellileriyle karıştırmak; ve bunun nevamis ve hikmetlerini, herbir sıfatın tecelliyatında mülahaza etmektir.
Meselâ, senin vücudunun icadı bu dünyada tedricî iken, berzahî aynalarda def’î ve anidir. O ise, tâ ki, taallukatta sıfat-ı İlahiye temayüz etsinler. Hem tâ, icad ile tecelli arasında bir fark olsun.
REMZ
اِعْلَمْ
Ey birader bil ki! İslâmiyet umumî ve âmm bir rahmettir. Hattâ kâfirlerin dahi dünya hayatlarındaki saadetlerine ve lezzetlerinin elîm elemlere kalbolmamasına sebeb, İslâmiyettir. Çünkü İslâmiyet, pek elîm olan ye’si ve şiddetli elemi mutazammın olan cuhudu ve küfr-ü mutlakı ve inkar-ı mahzı; şek ve tereddüde kalbettirdiği için, kâfirin zihninde Kur’anın sayhasıyla hayat-ı ebediyenin varlık ihtimali doğduğundan, dehşetli gam ve kederlerden bir derece müsterih olur. Hem adem-i yakînden dolayı da, diyanetin lâzımı olan tekliflerden de kurtulup (bir derece) istirahat eder.
Demek kâfir, bu vaziyetiyle deve kuşu gibidir. Nasıl ki deve kuşuna denilse: Madem kuşsun, uçsana! O ise: “Yok, ben deveyim” der. Öyle ise, yük götür denildiğinde, bu defa (kanatlarını açarak,) ben kuşum der.
Yükleniyor...