tecelliyatını deniz yüzünde parlıyan bir kabarcığın içinde teressüm eden bir timsalciğinde taleb eder. Eğer o timsalcikte güneşin tamam tecelliyatını bulmazsa, o timsalin güneşten geldiğini inkâr eder.

Ey nefs-i pürsevda! Güneşin vahdeti, tecelliyatının da vahdetini istilzam etmez. Hem delâlet etmek, tazammun etmeyi iktiza etmez. Hem bir şeyi tavsif edenin, kendisi de o şeyle muttasıf olması lâzım gelmez. Evet bir zerre-yi şeffafe, güneşi tavsif eder. Fakat güneşle muttasıf olması icab etmez. Hem bal arısı, Sani’i tavsif eder, amma sani’ olamaz.

REMZ

اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Küfür yolunda gitmek, buzların içinde yürümeye benzer, belki toprağın altında, hattâ belki demirin içinde yürümek gibidirki, bütün maniaları def’eden bir dâfi’inde beraber olması lazımdır. İşte bu yola kasden ve bizzat teveccüh eden için pek müşkül ve çok asîrdir. Fakat bu müşkilâtlar, sathî ve tebeî nazarlar altında gizlenip görünmüyorlar.

Amma iman yolunda ise; suda, belki havada ve belki ziya içinde yürümek ve seyretmek gibidir. Hem bunun yanında bir cazibenin cezbesiyle yolunu kat’eder ki; bu yol, muvaffak olana gayet kolay, nihayet âsandır. Meselâ istesen ki, güneş senin altı cihetine mukabil gelsin. Eğer sen, külfetsiz olarak kendini bir dönderiversen, maksud hasıl olur. Fakat eğer güneşe; gel, etrafımda dön diye teklif etsen, o zaman güneş o tek maksad-ı cüz’î için pek müdhiş mesafeleri kat’etmesi lâzım gelecektir. İşte birinci şekil, sühuletli olan tevhid misalidir. İkincisi; müşkil olan şirkin temsilidir. Evet, ben böyle müşahede ettim ve bu remzin bürhanı Katre Risalesi’nde (sh. 113-118’de) mevcuddur.

Eğer desen ki: Küfür bu müşkülatıyla beraber nasıl kabul ediliyor?. ve iman, şu kolaylığıyla birlikte nasıl terkediliyor?..

Elcevab: Küfür, kasden ve bizzat kabul edilmiyor… Belki su-i heva ile ayağı kayar, içine düşer, onunla bulaşır, pislenir. Daha çıkamaz. Amma iman ise, ona kasden gidilir ve bizzat kabul edilir ve kalbe yerleşir, oturur.

 /  
742
Yükleniyor...