İmam-ı Rabbanî (R.A.), bu hususta ne kadar doğru ve güzel söylemiş, demiş ki:

لَا يَحْمِلُ عَطَايَا الْمَلِكِ اِلَّا مَطَايَاهُ

Yani, padişahın atiyye ve ihsanlarını yine ancak onun matiyyeleri (taşıyıcıları) taşıyabilir.

REMZ

اِعْلَمْ

Bil ey insan! Senin başını süsleyip güzelleştiren ve o başa göz zinetini takıp görmeklik veren zat, elbette seni senden daha çok görüyordur. Evet o Sani’ ki, senin başını iki tane göz elmaslarıyla ve iki adet kulak sadefiyle zinetlendirip, yüzünün mağarası olan ağzına laklaka eden lisan mercanını takan; elbette ve elbette seni senden daha çok görüyor. Ve sana senden daha çok yakındır. Ve sana senden daha çok şefiktir. Ve senden çıkan en gizli âh ü enînleri senden daha çok işitir.

REMZ

اِعْلَمْ

Ey birader bil ki! Duanın (hususan muztar olanların duaları) te’siri çok azîmdir. Evet duanın sebebiyle, eşyanın en kuvvetlisi ve en azametlisi, en zaif ve en küçüğüne musahhar olur. Evet deniz ortasında kırık bir tahta parçası üstünde kalan kalbi kırık bir masumun duasının hatırı için denizin gazabı sükût eder, durur. Bu ise delâlet eder ki, dualara icabet eden zatın herşeye hükmü nâfizdir. Öyle ise o, herşeyin Rabbisidir.

REMZ

اِعْلَمْ

Ey kardeş bil ki! Dalalet-i nefsiye marazının en mühimle-rinden birisi budur ki; cüz’den küllün şevket ve azametini taleb eder. Ve padişahın haşmetini bir neferden ister. Eğer bu taleb ettiklerini cüz’de veya neferde bulmazsa, red ile inkâr eder. Meselâ, güneşin tamam

 /  
742
Yükleniyor...