Hem dahi, dal-budak salan ve yaprak ve çiçek ve semere vermiş olan haşmetli bir ağacın aslı ve kendisi nerede?. Sonra birisi o ağacın semerelerinin hakikî suretlerini bozacak ve ukde-i hayatiyelerini de izale edecek bir surette bazı meyvelerini alıp diğer bir madde ile karıştırmak suretiyle yaptığı bir macun ile ağacın taklidi nerede?
Evet Kur’an, öylesi manevî bir ağacı inbat etmiş ve o ağacın her bir çekirdeği, her bir tohumu öyle ilmî düsturlara ve semeredar manevî ağaçlara inkılab etmiştir ki; şu İslâm âlemi, bütün maneviyatıyla ve a’maliyle ondan terekküb ve teşekkül etmiştir. Evet, âlem-i İslâm, bütün fikir silsilelerini Kur’an’dan alarak, bütün erbabı fikirler Kur’anın meanisinde şimdiye kadar o kadar tasarruflar yapmışlardırki, âdeta bugün Kur’anın hakaik-ı ulviyesi ulûm-u mütearife ve müselleme hükmüne geçmiştir.
İşte hal böyle iken, birisi kalkıpta, o hakikatlardan alıp suretini bozmak tarzıyla, onlarda bazı tasarruflar yapsa, ve içlerinden ukde-i hayatiyeyi izale eylese.. ve sonra da bu adam, kendi bozuk zevkini âyetlere bir ölçü alsa; ve zu’munca -tehevvüsüne göre- güya onları süslüyorum dese, acaba çocukça olan bir heves ile, yontulan taşlarla arazî bir şekilde oyuncak duvarlar yapıp eğlendikleri şey ile; gayet muntazam ve mahirane dizilmiş ve üstadane yerleştirilmiş olan cevahir ve incilerin vaziyet-i muntazamaları arasında nasıl müvazene mümkün olacaktır? Heyhat!
Evet ben kat’iyyen gördüm ki; Kur’anın cemal-i i’cazını görmeklik, kalbin selâmet ve sıhhat derecesine tabidir ve ona göre görünür. Binaenaleyh mariz kalbli kimse, Kur’anın cemalini göremez. Ancak onun marazının ona teşvih edip çirkinleştirdiği bir sureti görebilir.
Demek Kur’anın üslûbu ile kalb, ikisi karşılıklı iki ayna tarzında birbirleri içinde in’ikas ediyorlar.
Yükleniyor...