safahatının her bir safhasında onun mektubatından her bir mektubu üzerinde, vahdetinin hatemleri çoğalıp tezahür etmektedir.
Evet, her bir dağ ve derede ve her bir sahra ve bâdiyede bulunan bütün çiçekler, ağaçlar ve nebatlar, belki bütün toprak taneleri ve zerrelerin herbirisi, nakış ve eseri açık olan birer hatem olup dikkat-i nazar sahibine gösterirler ki; meselâ bir mühür gibi olan şu ağaç eserinin sahibi kim ise, elbette o, şu ağacın bulunduğu mekânın dahi kâtibidir. Ve o mekânın kâtib ve sahibi olan zat, elbette ruy-i zeminin ve batn-ı bahrın (Denizlerin içinin) dahi kâtibidir. Ve öyle ise, o zat elbette sahife-i semavattaki pek çok ecramın ve şems ve kamer noktalarının dahi nakkaşıdır. (C.C.)
(1) Otuzikinci Söz’ün Birinci Mevkıfı’nın Zeyli’nde ve Yirminci Mektub’un İkinci Makamı’nda izah edilmiştir.
–Müellif–
جَلَّ جَلَالُ نَقَّاشِهَا اَللّٰهُ اَكْبَرُ كِه لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ بَرَابَرْ مِيزَنَنْد عَالَم
Beşinci Mertebe
اَللّٰهُ اَكْبَرُ
Cenab-ı Allah, herşeyden daha büyüktür. Çünkü o, öyle bir Hallâk-ı Kadir ve Musavvir-i Basir’dir ki; şu ecram-ı ulviye ve kevakib-i dürriye onun uluhiyet ve azametinin nuranî bürhanları ve rububiyet ve izzetinin ziyadar şahidleri olarak şa’şaa-i saltanat-ı Rububiyetinin vüs’atini ve azamet-i kudretinin haşmetini nida edip bağırıyorlar. Şimdi şu:
اَفَلَمْ يَنْظُرُوا اِلَي السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَ زَيَّنَّاهَاصصصالخ
âyet-i kerimesini dikkatle dinle! Sonra semanın yaldızlı yüzüne nazarı çevir, bak! Nasıl intizam-ı hilkat ve ittizan-ı san’at ile beraber sükûnet
____________________________________
Evet, her bir dağ ve derede ve her bir sahra ve bâdiyede bulunan bütün çiçekler, ağaçlar ve nebatlar, belki bütün toprak taneleri ve zerrelerin herbirisi, nakış ve eseri açık olan birer hatem olup dikkat-i nazar sahibine gösterirler ki; meselâ bir mühür gibi olan şu ağaç eserinin sahibi kim ise, elbette o, şu ağacın bulunduğu mekânın dahi kâtibidir. Ve o mekânın kâtib ve sahibi olan zat, elbette ruy-i zeminin ve batn-ı bahrın (Denizlerin içinin) dahi kâtibidir. Ve öyle ise, o zat elbette sahife-i semavattaki pek çok ecramın ve şems ve kamer noktalarının dahi nakkaşıdır. (C.C.)
(1) Otuzikinci Söz’ün Birinci Mevkıfı’nın Zeyli’nde ve Yirminci Mektub’un İkinci Makamı’nda izah edilmiştir.
–Müellif–
جَلَّ جَلَالُ نَقَّاشِهَا اَللّٰهُ اَكْبَرُ كِه لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ بَرَابَرْ مِيزَنَنْد عَالَم
Beşinci Mertebe
اَللّٰهُ اَكْبَرُ
Cenab-ı Allah, herşeyden daha büyüktür. Çünkü o, öyle bir Hallâk-ı Kadir ve Musavvir-i Basir’dir ki; şu ecram-ı ulviye ve kevakib-i dürriye onun uluhiyet ve azametinin nuranî bürhanları ve rububiyet ve izzetinin ziyadar şahidleri olarak şa’şaa-i saltanat-ı Rububiyetinin vüs’atini ve azamet-i kudretinin haşmetini nida edip bağırıyorlar. Şimdi şu:
اَفَلَمْ يَنْظُرُوا اِلَي السَّمَاءِ فَوْقَهُمْ كَيْفَ بَنَيْنَاهَا وَ زَيَّنَّاهَاصصصالخ
âyet-i kerimesini dikkatle dinle! Sonra semanın yaldızlı yüzüne nazarı çevir, bak! Nasıl intizam-ı hilkat ve ittizan-ı san’at ile beraber sükûnet
____________________________________
Yükleniyor...