mütenahî ile gayr-ı mütenahî birdir ve mütesavidirler. Hem mazinin bütün vukuat ve garaibi elbette şeksiz bir Sani-i Hakîm’in mu’cizat-ı san’atının eseri olduğundan, şehadet ederler ki; aynı o Sani’, bütün imkânat-ı istikbaliyeyi ve ondaki garaibleri dahi kudretiyle icad etmeye muktedir olan bir Hallâk-ı Alîm ve bir Aziz-i Hakîm’dir.

İşte tesbih ederiz o zatı ki, küre-i arz bahçesini san’atına bir meşher, fıtratına bir mahşer, kudretine bir mazhar, hikmetine bir medar, rahmetine bir çiçekdanlık, cennet-i bakiyesine bir tarla, mahlukatına bir resm-i geçit yeri, mahlukatına bir köprü, mevcudatın akıp gitmesine bir nehir, masnuatının tartılmalarına bir ölçek kılmıştır.

Demek hayvanatın rengârenk süslenmeleri, kuşların nakışlarla zinetlenmeleri, ağaçların meyvelerle donanmaları, nebatatın çiçeklerle güzelleşmeleri ise; ancak onun mu’cizat-ı ilmidir, san’atının hârikalarıdır, cûdunun hedayasıdır ve lütfunun bürhanlarıdırlar.

Hem ağaçların başlarındaki meyvelerin kemal-i zinetlerinden çiçeklerin tebessümkârane vaziyetleri; ve seherlerde esen nesîm-i ruh-efza içinde kuşların cıvıldaşmaları; ve yağmurun ezhar ve çiçeklerin güzel yüz ve yanaklarında terennümleri; ve validelerin küçücük yavrucuklarına karşı gayet merhametkârane bir şefkatle terahhumları ise; elbette ins ve cin, ruhanî ve hayvan, melek ve cânn’a karşı bir Vedud’un kendini tanıttırması ve bir Rahman’ın kendini sevdirmesidir. Ve bir Hannan’ın rahmetini bildirmesi ve bir Mennan’ın şefkatini izhar etmesidir.

Hem, tohumlar ve meyveler, habbeler ve çiçekler ise, hikmet-i İlahiyenin mu’cizeleri, san’at-ı Rabbaniyenin hârikaları, rahmet-i İlahiyenin hediyeleri ve vahdet-i İlahiyenin bâhir bürhanları ve dar-ı ahiretteki lütfunun şahidleridirler. Evet, bütün bunlar Hâlıklarının her şeye kadir ve her şeye alim olduğuna sâdık şahidler olup, her bir şeyi rahmeti ve ilmiyle ihata eden ve onları halk ve tedbir ve sun’ ve tasvir eden odur. Evet güneş bir çekirdek kadar, yıldız bir çiçek kadar, küre-i arz bir dane kadar, ona halk ve tedbirde, sun’ ve tasvirde ağır gelemez.

Öyle ise, meyveler ve çekirdekler, kesretin aktarında vahdetin ayineleri, kaderin işaretleri, kudretin rumuzatıdırlar. Yani o kesret ise, menba-i vahdetten olup, sun’ ve tasvirde Fâtırlarının vahdetine şehadetle sudur ettikten sonra; halk ve tedbirde, Sani’in hikmetini zikrederek yine


Yükleniyor...