netice istihsal eder ki, o vaziyeti ve o neticeyi almak için, iş vahdetten kesrete dönse ve ona havale edilse; o zaman o neticeye ulaşmanın imkânı kalmaz. İllâ ki, çok uğraşmalar, yorgunluklar ve münakaşalardan sonra, ancak belki o vaziyet ve neticenin zaif bir sureti elde edilebilir.
Meselâ, vahdete isnad edilmesindeki kolaylığın bir misali: Bir tek kumandanın kesretli asker neferatına kolaylık ile verdiği vaziyet ve aldığı netice gibi.. veya direksiz kubbelerdeki taşların vaziyetini bir usta ve mimara vermek gibi.. veya küre-i arzın seyyarelerle beraber olan hareketi gibi.. veya bir fevvarenin su damlalarına verdiği vaziyet gibi.. veya da, nokta-i merkeziyenin daire etrafındaki noktalarla olan vaziyeti gibi!..
Evet, çünkü vahdetteki intisab, gayr-ı mahdud bir kudret sahibinin makamına bağlanıp kıyam buluyor; ve böyle bir makam-ı kudrete bağlanan sebepler, kendi menabi-i kuvvetini kendisi yüklenmeğe muztar ve mecbur olmazlar. Ve intisab edilen makamın kudretine göre, o eşyanın eserleri ona göre teâzüm edip büyüyor. Fakat şirkette ve kesrette ise, herşey ve her sebeb kendi menabi-i kuvvetini kendisi taşımaya mecbur olduğu için, bunların yapacağı işler ve eserler dahi, cirmlerine göre küçülür, hiçe iner. İşte buradan, bir karınca ve bir sivrisinek cebbarları mağlub etmesinin ve küçücük bir çekirdek, kocaman bir ağacı omuzunda taşımasının sırrı anlaşılmış olur.
Hem de, bütün eşyanın icadını bir vâhide isnad edilmesi sırrıyla o icad, adem-i mutlaktan olmaz. Belki o icad, vücud-u ilmîdeki eşyanın aynını, vücud-u haricîye nakletmek olur. Meselâ ayinede temessül eden bir sureti, fotoğraf kâğıdının sahifesine kemal-i sühuletle nakl ile ona vücud-u haricîyi tesbit etmek gibi olur. Veyahut göze görünmeyen bir mürekkeble yazılmış bir yazıyı, gösterici bir maddeyi sürüp göstermek gibidir. Fakat eşyayı esbab ve kesrete isnad etmekte ise, mutlak ademden icad edilmesi lâzım gelir. O ise, muhal olmasa da, en suubetli bir şey olur. Demek vahdetteki sühulet, derece-i vücuba vasıl olmuş, kesretteki suubet ise, derece-i imtinaa girmiştir.
Hem vahdette j²[«7 den j²<«! in ibda’ ve icadı mümkin olması hikmetiyle; yani adem-i sırftan maddesiz ve müddetsiz olarak mevcudatı ibda’ edip var etmek; veya zerreleri ilmî kalıplara külfetsiz ve
Meselâ, vahdete isnad edilmesindeki kolaylığın bir misali: Bir tek kumandanın kesretli asker neferatına kolaylık ile verdiği vaziyet ve aldığı netice gibi.. veya direksiz kubbelerdeki taşların vaziyetini bir usta ve mimara vermek gibi.. veya küre-i arzın seyyarelerle beraber olan hareketi gibi.. veya bir fevvarenin su damlalarına verdiği vaziyet gibi.. veya da, nokta-i merkeziyenin daire etrafındaki noktalarla olan vaziyeti gibi!..
Evet, çünkü vahdetteki intisab, gayr-ı mahdud bir kudret sahibinin makamına bağlanıp kıyam buluyor; ve böyle bir makam-ı kudrete bağlanan sebepler, kendi menabi-i kuvvetini kendisi yüklenmeğe muztar ve mecbur olmazlar. Ve intisab edilen makamın kudretine göre, o eşyanın eserleri ona göre teâzüm edip büyüyor. Fakat şirkette ve kesrette ise, herşey ve her sebeb kendi menabi-i kuvvetini kendisi taşımaya mecbur olduğu için, bunların yapacağı işler ve eserler dahi, cirmlerine göre küçülür, hiçe iner. İşte buradan, bir karınca ve bir sivrisinek cebbarları mağlub etmesinin ve küçücük bir çekirdek, kocaman bir ağacı omuzunda taşımasının sırrı anlaşılmış olur.
Hem de, bütün eşyanın icadını bir vâhide isnad edilmesi sırrıyla o icad, adem-i mutlaktan olmaz. Belki o icad, vücud-u ilmîdeki eşyanın aynını, vücud-u haricîye nakletmek olur. Meselâ ayinede temessül eden bir sureti, fotoğraf kâğıdının sahifesine kemal-i sühuletle nakl ile ona vücud-u haricîyi tesbit etmek gibi olur. Veyahut göze görünmeyen bir mürekkeble yazılmış bir yazıyı, gösterici bir maddeyi sürüp göstermek gibidir. Fakat eşyayı esbab ve kesrete isnad etmekte ise, mutlak ademden icad edilmesi lâzım gelir. O ise, muhal olmasa da, en suubetli bir şey olur. Demek vahdetteki sühulet, derece-i vücuba vasıl olmuş, kesretteki suubet ise, derece-i imtinaa girmiştir.
Hem vahdette j²[«7 den j²<«! in ibda’ ve icadı mümkin olması hikmetiyle; yani adem-i sırftan maddesiz ve müddetsiz olarak mevcudatı ibda’ edip var etmek; veya zerreleri ilmî kalıplara külfetsiz ve
Yükleniyor...