(Allahüekber beyanındadır)
Şu bab iki kısımdır. Bu baştaki kısım, gayet mücmeldir. İkinci kısım ise tam izahlıdır.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اَللّٰهُ اَكْبَرُ
Cenab-ı Hak, herşeyden daha büyüktür. Çünkü o öyle bir Kadir-i Zülcelal’dir ki, kudreti herşeye yeter. Ve onun kudretine hiç bir vechile hadd ü nihayet yoktur. Ve o kudrete nisbeten zerrelerle yıldızlar, cüz’ ile küll, ferd ile nev’, müsavidirler. Âyet-i
وَلَا بَعْثُكُمْ اِلَّا كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ مَاخَلْقُكُمْ
sırrı, o hakikata işaret eder.
Evet bir zerre, bir cüz’ ve bir ferd, cezaletçe ve san’atça bir yıldızdan ve bir küllden ve bir neviden geri değillerdir. (Belki dekaik-ı san’at itibariyle bunlar onlardan daha çok kıymettardırlar.)
اَللّٰهُ اَكْبَرُ
Evet o, onun zatına lâzım-ı zarurî olan ve hiç bir vechile hadd-ü nihayeti olmayan bir ilimle her şeyin bütün ahval ve keyfiyatını bilen bir Alîm-i Zülcelal’dir. Öyle ise hiç bir şeyin o ilimden infikâk etmesi mümkin değildir. Çünkü huzur var ve her şey daire-i nazarında hazırdır.
Evet kâinatta bir hikmet-i âmme ve inayet-i tamme ve bir şuur-u muhit ve hal-i hazırdaki cüz’iyatın muntazam kaziyeleri (yani muntazam bir miktar-ı muayyen ve ölçü içinde bulunmaları) ve o miktarların faydalı, semereli neticeleri ve iki had ortasında nevilerin muayyen ecelleri
Yükleniyor...