اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a; o âlem- lere rahmeti olan Seyyidimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ı gönderdiği için, nihayetsiz hamd ü şükür olsun. Evet Hz. Muhammed (A.S.M.) ile ve onun risaletiyle sair dinlerin içindeki fikr-i uluhiyet akidesinin nurları, felsefenin kesafetli zulmeti altında sönmekte iken, yeniden istikrar ve sebat bulmuştur.
Hem onun risaletiyle beşer için marziyat-ı Rabb-ül Âlemin ne olduğu tezahür etmiştir. Ve keza onunla beşer, kevn ve vücudun nuru olan imana hidayet bulmuştur.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
Rabb-ül Âlemîn’in marziyatı olan İslâmiyet nimetleri üzerine hamdolsun. Evet o İslâm ki, semavat ve arzın ve bütün âlemlerin Rabbi olan Rabbimiz ne gibi fiilimizle bizden razı olacağını ve bizden arzusunun ne olduğunu ve onun nazar-ı muhabbeti ne ile celbedilebileceğini bize tâm ve mükemmel olarak göstermiştir.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
Ziya-yı
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
ile ziyalanan nur-u iman nimeti üzerine hamdolsun. Evet hâmid bir kimseye lâzımdır ki, daima nimetten in’ama nazarını çevirsin. Tâ ki, Zat-ı Mün’imin onu, ondan daha çok görüp bildiğini ve ondan ona daha yakın olduğunu ve o Zat-ı Mün’im, bu çeşit in’am ile kendini tanıttırmak istediğini ve bu tarz-ı ihsan ile kendini sevdirmek irade ettiğini ve bu türlü ikram ile kendine muhabbet ettirmek irade ettiğini görsün, bilsin ve anlasın.
İşte insan, şu taarrüf-ü İlahî ve teveddüd-ü Rabbanîyi idrak edip o şuurla tam şuurlandığı vakit, hakiki şâkir olabilir.
Âlemlerin Rabbi olan Allah’a; o âlem- lere rahmeti olan Seyyidimiz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ı gönderdiği için, nihayetsiz hamd ü şükür olsun. Evet Hz. Muhammed (A.S.M.) ile ve onun risaletiyle sair dinlerin içindeki fikr-i uluhiyet akidesinin nurları, felsefenin kesafetli zulmeti altında sönmekte iken, yeniden istikrar ve sebat bulmuştur.
Hem onun risaletiyle beşer için marziyat-ı Rabb-ül Âlemin ne olduğu tezahür etmiştir. Ve keza onunla beşer, kevn ve vücudun nuru olan imana hidayet bulmuştur.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
Rabb-ül Âlemîn’in marziyatı olan İslâmiyet nimetleri üzerine hamdolsun. Evet o İslâm ki, semavat ve arzın ve bütün âlemlerin Rabbi olan Rabbimiz ne gibi fiilimizle bizden razı olacağını ve bizden arzusunun ne olduğunu ve onun nazar-ı muhabbeti ne ile celbedilebileceğini bize tâm ve mükemmel olarak göstermiştir.
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ
Ziya-yı
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
ile ziyalanan nur-u iman nimeti üzerine hamdolsun. Evet hâmid bir kimseye lâzımdır ki, daima nimetten in’ama nazarını çevirsin. Tâ ki, Zat-ı Mün’imin onu, ondan daha çok görüp bildiğini ve ondan ona daha yakın olduğunu ve o Zat-ı Mün’im, bu çeşit in’am ile kendini tanıttırmak istediğini ve bu tarz-ı ihsan ile kendini sevdirmek irade ettiğini ve bu türlü ikram ile kendine muhabbet ettirmek irade ettiğini görsün, bilsin ve anlasın.
İşte insan, şu taarrüf-ü İlahî ve teveddüd-ü Rabbanîyi idrak edip o şuurla tam şuurlandığı vakit, hakiki şâkir olabilir.
Yükleniyor...