tahdid ve nihayet vermek keyfiyeti girecektir. Bu ise muhaldir, battaldır, mümteni’dir.

Sübhandır o Allah ki, hâdis olan kâinatın mevcudatına benzemekten münezzeh, kadîm ve ezelî bir Zat-ı Zülcelal’dir.

Sübhandır o Allah ki, mümkinatın mahiyetlerinin lâzımı ahval ve sıfatlardan takaddüs ve tenezzüh eden bir Vâcib-ül Vücud’dur.

Sübhandır o Allah ki, bütün bâtıl ve hatakâr akidelerin tavsiflerinden ve umum kasır ve bâtıl evhamın tasavvurlarından ve hülasa yekün nekaisten münezzeh ve mukaddes bir Zat-ı Akdes’dir. Çünkü o gibi efkâr-ı bâtıla ve tasavvurat-ı hatianın Cenab-ı Hak hakkında tasavvur ettikleri bir mahiyet, hep kusur ve noksandır. O ise ya idamdandır veya idama gider.





(1) Burası biraz izah ister, fakat ben yapamadım. (Mütercim)













Elbette bu gibi batıl tasavvurlar Cenab-ı Vâcib-ül Vücud’un damen-i izzetine yanaşamazlar.

Sübhandır o Allah-ı Zülcelal ki, vücub ve vahdete münafi ve ancak kesret ve imkânın lâzımları olan tebeddül ve tagayyürden takaddüs ve tenezzüh eden bir Sultan-ı Ebedî ve Sermedî’dir.

Sübhandır o Allah ki, gına-yı zatîsine münafi olan tahayyüz ve tecezziden takaddüs eden ve bütün kevn ü mekânın Hâlık-ı Zülcelali olan bir Ganiyy-i Mutlak’tır.

Sübhandır o Zat-ı Zülcelal ki, hudûs ve zevalden münezzeh ve mukaddes ve onun cenab-ı izzetine nâlâyık olan hulûl ve ittihaddan tekaddüs ve tenezzüh eden bir sultandır.. Çünki hudûs ve imkân sıfatları ancak mahlukatın şenidir. Ve keza mahkûmiyeti istilzam eden hasr ve tahdidden ve hem vâlid ve veledden mütekaddis ve mütenezzih olan bir Kadîm-i Baki’dir. Ve zalim olan ehl-i dalaletin bütün tevehhüm-ü bâtıl ve tasavvur-u kâziblerinden hadsiz derece âlîdir. Âmenna.

Sübhandır o Zat-ı Zülcelal ki, bütün melaikeler onu tesbih ettikleri gibi; yer ve göklerin içindeki bütün mahlukat ve her şey dahi onu tesbih eder. Çünkü her şeyin alnında kudret kaleminin nakışları âşikâre görünüyor.

____________________________________

Yükleniyor...