olacağını düşün! Eğer bu vak’a gibi daha hadsiz, hesabsız vakıalar dahi buna eklenirse, elbette sana in’ikas eden elemler ve üzüntüler, ona göre tezayüd edip seni o nisbette müteellim ve müteessir ederler.

Fakat görsen ki, padişaha mensub bir asker var. O askerin kulübeciği yakılıp, merkebi de ondan gasbediliyor. -Kusurun hariç olmak ve sultanın izni olmak şartıyla- o nefere acımazsın. Çünkü bilirsin ki; o mal padişahındır, azıcık olan şu noksaniyet ona hiç te’sir etmez. O asker dahi, malını kaybettiği için derin bir teessür hissetmez. Çünkü mal, onun değil.. kendisi de bir fakirdir. Belki o mal, gani bir padişahın mülküdür ki, kendi malını başka bir vasıta ile tahrib ediyor. İşte sen sadece bu cihette, sultanın nazar-ı merhametiyle ve onun hesabıyla o nefere bu noktadan acıyabilirsin.

Evet mahlukat-ı İlahiyeye şefkat ise; onun mahluku olmak haysiyetiyle şefkat, şefkat olur. Ve bu şefkat, ne kadar ziyadeleşirse, o derece ruh inbisat eder. Fakat gafletten neş’et eden ve mahlukatı kendilerine malik tevehhüm etmek üzerine bina edilen şefkat ise, ziyadeleşmesi nisbetinde, ruh, münkabız olur. Kalb dahi gamlar karanlığı içinde çırpınarak teellümata gark olur.

Aynen onun gibi; imanî ve tevhidî bir nazar, bütün zîhayatı; kendi mülkünde istediği gibi tasarruf eden bir padişahın gemisi üzerine tayin edilmiş ücretli bir kaptan gibi, kendi vücudunda tasarruf eder görür. İşte bu nazar, arı ve karınca gibi küçük, fakir mahlukları zâlim ve hâcim esbab ile pençeleşir şeklinde görmez. Belki o, karınca ve arıyı karada yüzen birer gemi ve havada uçan birer tayyarede hizmet ile tasarruf eder şeklinde görür. Ve onların dizginlerini ve nâsiyelerini ise, bir Kadir’in yed-i kudretine bağlı olduğunu müşahede eder ki, o karınca gemisi ve arı tayyaresine binenin nazarında hücum eden esbabın, küçülmeye yüz tuttuğunu görür. Böylece o arı ve karıncanın kendi Malik-i Hakikîlerine dayanmalarıyla, esbabın en büyüğü ile müsaraa edebilecek durumda olurlar.

Evet, bir musibet geldiği zaman,

اِنَّا لِلّٰهِ وَ اِنَّا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ

denildiğinde, manası böyledir ki: “Mal onundur, ben de onun emrindeyim

Yükleniyor...