bu vücud, acaib-i san’atı ve garaib-i nakşıyla delalet ediyorki; o bir Sani-i Hakîm’in yed-i kudretinden çıkmış. Ve onun sanii ona daima müheymindir. Yani rakîb ve hafîzdir.
Görmüyor musun ki; bu vücudda yapılan milyonlarca tasarruflardan ancak bir cüz’-ü meşkûk senin elindedir. Bu vaziyet ise, senin bu vücuda sahib olmadığına ve belki bir Sani-i Hakîm’in malı olduğuna, senin üzerinde bir hüccettir. Hem görmüyor musun ki, sen ihtiyar cihetiyle sebeblerin en eşrefi ve en geniş ihtiyarlısı olduğun; ve senin ihtiyarî fiillerinin en zâhiri ise, yemek ve konuşmak iken, halbuki bunda da tasarruf itibariyle senin elinde olan yüz cüz’den ancak bir cüz’dür. Ve keza hâsiyetlerinin içinde en dar olanı ihtiyarın, duygularının içinde de en genişi hayal iken, bu geniş hayal ile akl ve semereleri ihata edilemediği halde, onları sen nasıl ihtiyar dairesine alarak onlarla iftihar edebilirsin. Hem dahi senin vücudunun içinde ve dışında çok işler ve fiiller cereyan ettiği halde, senin şuurun onlara taalluk etmiyor. Halbuki o cereyan eden işler ve fiiller şuurîdirler. Öyle ise onların Sanii, semi’ ve basir bir Sani-i Zîşuur’dur. Ne sen sahibsin ve ne de kör ve sağır sebeblerin… Madem öyledir, malikiyet davasından ve mehasine masdariyet tevehhümünden teberri etmen lâzımdır. Hem sana senden ancak noksan ve kusur olduğunu itiraf etmen gerektir.
Evet sen, su-i ihtiyarınla sana ifaza olunan feyz-i kemalin suretini tağyir ediyorsun. Hem dahi bir menzilin olan şu cesed, sende âriyet ve emanettir. Sen ise bir misafirsin. Ve şu mehasinlerin hep mevhubedir. Seyyiatın ise meksubedir. Öyle ise
لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ
demen lâzımdır.
Üçüncü Hastalık: Gururdur. Ey nefis! Senin hastalıklarından birisi de, senin gururundur. Evet, sen o gururunun hükmüyle eslâf-ı i’zama pek uzak bir mesafeden baktığın için, senin gözünde küçülmüşlerdir. Onun için onların irşadlarının mehasininden mahrum kalmışsın ve kendi vehminle onların (hakikat alemine) sülûkleri esnasında ayaklarının altından kopan hakikat kıvılcımlarını, kendi evhamınla, onların haklarında evhama düşerek çırpınıyorsun. Şimdi gel! Bir defa da onlara şu yakından bir bak, gör ki; onlar öyle büyüklerdir ki,
Görmüyor musun ki; bu vücudda yapılan milyonlarca tasarruflardan ancak bir cüz’-ü meşkûk senin elindedir. Bu vaziyet ise, senin bu vücuda sahib olmadığına ve belki bir Sani-i Hakîm’in malı olduğuna, senin üzerinde bir hüccettir. Hem görmüyor musun ki, sen ihtiyar cihetiyle sebeblerin en eşrefi ve en geniş ihtiyarlısı olduğun; ve senin ihtiyarî fiillerinin en zâhiri ise, yemek ve konuşmak iken, halbuki bunda da tasarruf itibariyle senin elinde olan yüz cüz’den ancak bir cüz’dür. Ve keza hâsiyetlerinin içinde en dar olanı ihtiyarın, duygularının içinde de en genişi hayal iken, bu geniş hayal ile akl ve semereleri ihata edilemediği halde, onları sen nasıl ihtiyar dairesine alarak onlarla iftihar edebilirsin. Hem dahi senin vücudunun içinde ve dışında çok işler ve fiiller cereyan ettiği halde, senin şuurun onlara taalluk etmiyor. Halbuki o cereyan eden işler ve fiiller şuurîdirler. Öyle ise onların Sanii, semi’ ve basir bir Sani-i Zîşuur’dur. Ne sen sahibsin ve ne de kör ve sağır sebeblerin… Madem öyledir, malikiyet davasından ve mehasine masdariyet tevehhümünden teberri etmen lâzımdır. Hem sana senden ancak noksan ve kusur olduğunu itiraf etmen gerektir.
Evet sen, su-i ihtiyarınla sana ifaza olunan feyz-i kemalin suretini tağyir ediyorsun. Hem dahi bir menzilin olan şu cesed, sende âriyet ve emanettir. Sen ise bir misafirsin. Ve şu mehasinlerin hep mevhubedir. Seyyiatın ise meksubedir. Öyle ise
لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ وَ لَا حَوْلَ وَ لَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ
demen lâzımdır.
Üçüncü Hastalık: Gururdur. Ey nefis! Senin hastalıklarından birisi de, senin gururundur. Evet, sen o gururunun hükmüyle eslâf-ı i’zama pek uzak bir mesafeden baktığın için, senin gözünde küçülmüşlerdir. Onun için onların irşadlarının mehasininden mahrum kalmışsın ve kendi vehminle onların (hakikat alemine) sülûkleri esnasında ayaklarının altından kopan hakikat kıvılcımlarını, kendi evhamınla, onların haklarında evhama düşerek çırpınıyorsun. Şimdi gel! Bir defa da onlara şu yakından bir bak, gör ki; onlar öyle büyüklerdir ki,
Yükleniyor...