Şu Katre Risalesi’nin
Birinci Babı’nın Hâtimesi
(Bu Mebhas’ın hâtimesi, dört çeşit hastalıklar hakkındadır.)
Birinci Hastalık: Yeistir. Bil (ey nefis!) Sen azab-ı İlâhîden dehşet aldığın zaman ve amele de muvaffak olmadığın vakit, buna karşı bir çare olarak azabın ademini (yani olmayacağını) temenni ediyorsun. Ve bu temenniden azabın nefyine dair şey ararsın. Ve bu halin neticesi olarak, nefye dair küçük emareleri kocaman birer bürhan görüyorsun. İşte o zaman şeytanlar seni alıp helâket uçurumuna atarlar.
Bak ey nefis! Şu ferman-ı İlâhîyi kalb kulağıyla dinle:
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ اَسْرَفُوا عَلَي اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ
اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Muhakkak ki Allah bütün günahları afvedicidir. Çünki o Gafûr ve Rahîm’dir.
İkinci Hastalık: Ucubdur. Evet ey nefis! Sen evvelâ ye’se düştün, sonra azab-ı İlâhî karşısında bir istinadgâh aradın, dayanacak olarak kendi mehasinini gördün ve ucub kapısından dalâlete düştün. Halbuki sana verilmiş kemalâttan hiçbirinde aslâ senin hakkın yoktur.
Ey nefsim, düşün! İçinde oturduğun hane-i vücud, senin san’atın değildir ki, ona temellük edesin. Ya da yerde bulunmuş lakîta gibi birşey de değildir ki, ona sahib çıkılsın. Yahutta bu vücud, kör tesadüfün ve a’ver ittifakın veya camid esbabın netice-i san’atları da değildir ki, onlardan koparılıp temellük edilsin. Veya da ehemmiyetsiz, kıymetsiz, boş bir şey olup da onun sahibi ondan i’raz etmiş, yüz çevirmiş bir şey de değildir. Tâ ki sen onu daire-i temellüküne alıp ona sahib çıkasın. Belki
Birinci Babı’nın Hâtimesi
(Bu Mebhas’ın hâtimesi, dört çeşit hastalıklar hakkındadır.)
Birinci Hastalık: Yeistir. Bil (ey nefis!) Sen azab-ı İlâhîden dehşet aldığın zaman ve amele de muvaffak olmadığın vakit, buna karşı bir çare olarak azabın ademini (yani olmayacağını) temenni ediyorsun. Ve bu temenniden azabın nefyine dair şey ararsın. Ve bu halin neticesi olarak, nefye dair küçük emareleri kocaman birer bürhan görüyorsun. İşte o zaman şeytanlar seni alıp helâket uçurumuna atarlar.
Bak ey nefis! Şu ferman-ı İlâhîyi kalb kulağıyla dinle:
قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ اَسْرَفُوا عَلَي اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ
اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Muhakkak ki Allah bütün günahları afvedicidir. Çünki o Gafûr ve Rahîm’dir.
İkinci Hastalık: Ucubdur. Evet ey nefis! Sen evvelâ ye’se düştün, sonra azab-ı İlâhî karşısında bir istinadgâh aradın, dayanacak olarak kendi mehasinini gördün ve ucub kapısından dalâlete düştün. Halbuki sana verilmiş kemalâttan hiçbirinde aslâ senin hakkın yoktur.
Ey nefsim, düşün! İçinde oturduğun hane-i vücud, senin san’atın değildir ki, ona temellük edesin. Ya da yerde bulunmuş lakîta gibi birşey de değildir ki, ona sahib çıkılsın. Yahutta bu vücud, kör tesadüfün ve a’ver ittifakın veya camid esbabın netice-i san’atları da değildir ki, onlardan koparılıp temellük edilsin. Veya da ehemmiyetsiz, kıymetsiz, boş bir şey olup da onun sahibi ondan i’raz etmiş, yüz çevirmiş bir şey de değildir. Tâ ki sen onu daire-i temellüküne alıp ona sahib çıkasın. Belki
Yükleniyor...