beraber; her tahassus kesbettikçe, yani fârikalı keyfiyetler gösterdikçe, imkânatı daha çok ziyadeleştiği halde, sonra da o eğri büğrü yolların arasından bu muhkem, ittikanlı, muntazam şekli alması, elbette o tereddüdlü hal, bir Rabb-i Alîm, Hakîm ve Kadir’in vücub-u vücudunu istilzam eder ve bizzarure ona delâlet eder.

Hem kâinatın gerek küllîsinin gerek eczasının vücud ve bekası, maddesi ve manası, hayat ve fikri cihetinden hadsiz ihtiyacatı olduğu halde; ve bunun yanında zatlarındaki fakirlikleri ve zaiflikleriyle beraber ve en edna hacetlerine elleri yetişmez bir vaziyette iken, sonra bakıyoruz ki; tâm bir vakt-i münasibde enva-i hacetleri umulmadık bir tarzda kaza edilip ellerine veriliyor. İşte bu hal ve bu keyfiyet ise, bir Rabb-i Müdebbir’in ve bir Rezzak-i Kerim’in ve bir Rahman-ı Rahim’in vücub-u vücudunu istilzam eder, iktiza eder ve ona delâlet eder.

Hem kâinatın mecmuan ve eczaen, vücud ve bekası, madde ve manası itibariyle; hadsiz iftikaratı ile (yani yoksul ve muhtaç olmasıyla beraber) ve zatında gayet zaif olduğu halde, ve en edna metalibine karşı elleri kasır olmakla beraber, görüyoruz ki; lâyık ve münasib vakitlerde ummadıkları bir tarzda matlabları onlara veriliyor. Bu ise yine bir Rahim, Kerim, Feyyaz ve Vedud’un vücub-u vücudunu istilzam eder ve iktiza eder ve ona delâlet eder.

Hem kâinatın ve eczasının zatındaki fakrı, meselâ ağaçların ve yeryüzünün kıştaki kuruluk içindeki vaziyet-i fakiraneleriyle beraber, fasl-ı baharda maden-i zaaflarında bir iktidar-ı mutlakın gayet şa’şaalı âsârını gösteren bir hayatları görünüyor. Bu ise zerreler ve güneşler, onun kudretine nisbeten müsavi olan bir Kadir-i Mutlak’ın vücub-u vücuduna delâlet eder.

Hem kâinatın lizatihî olan fakrıyla beraber, onda bir gına-yı mutlakın tezahürü görünür. Meselâ: kuru bir topraktan bütün erzakın çıkışı gibi… bu hal ise elbette gösterirki, güneş ve ağaç, onun rahmet hazinelerinden birer hüceyrecik ve su ve ziya onun havz-ı rahmetinden akan birer boru olan bir Ganiyy-i Mutlak’ın vücub-u vücuduna delâlet eder.

Hem kâinat, kendi zatında ölü ve cansız iken, birden onda hayat nurlarının tezahürleri görünür. Bu ise, elbette bir Hayy-i Kayyum’un, Muhyî ve Mümit’in vücub-u vücuduna delâlet ederler.


Yükleniyor...