mevsufsuz olması muhal ve mümteni’ olduğu gibi; semavat ve yerin genişliğinde olan şu hulleyi ona giydirmek, Allahu Teâlâ ve Tekaddes’den başka hiç kimsenin haddi olması da mümteni’ ve muhaldir.

Evet camid, ölü, nâkıs, hakir esbabın kameti, te’siri, gücü nerede? Ve kâinata giydirilen şu gayr-ı mahdud hulle-i rahmetin kıymet ve pahası nerede? Eynesserâ minessüreyya!

Hem zevilhayatın çeşitli enva-i hacetlerine göre tevzi’ edilen ve hikmet ve inayet, rahmet ve himayet, muhafaza ve taahhüd ve amd ve teveddüd ve taarrüfü tazammun eden rızk-ı âmm ise, bizzarure bir Rezzak-ı Rahîm’in vücub-u vücuduna delâlet eder. Çünkü fâilsiz bir fiil muhal olduğu gibi, mef’ul ve yapılmış bir cüz’ dahi, şu amm olan fiile fâil olması da muhaldir, mümteni’dir.

Hem kâinatta intişar eden ve yüzüne serpilen ve hikmet, inayet, rahmet, rızık ve ince san’at ve nakş-ı rakik ve ittikan ve ihtimamı tazammun eden bir dirilik, canlılık ve hayat görünüyor. Bunlar ise, bunlara hükmeden bir kasd ve şuur ve ilim ve irade-i tammeden tereşşuh edebilirler. Ve şu keyfiyet-i hayatiye ise, bir Kadir-i Kayyum’un, Muhyi ve Mümît’in vücub-u vücuduna delâlet eder.

Hem madem ki her şey birdir; ve birlik içindedir. Öyle ise Hâlıkları dahi birdir. Çünkü

اَلْوَاحِدُ لَا يَصْدُرُ اِلَّا عَنِ الْوَاحِدِ

yani, birliği ve ittihadı olan her şey, ancak bir birden sudur edebilir. Şu halde müşrik ve yalancı felsefenin

اَلْوَاحِدُ لَا يَصْدُرُ عَنْهُ اِلَّا الْوَاحِدُ

yani, birden yalnız bir sudur edebilir diye olan kaide-i kâfiranesinin hilafına olarak, her şeyin Hâlıkı bir olduğu sabit oldu.

İşte bu mezkûr içiçe mümtezic beş tane hakikatlar, güneşin ziyasındaki elvan-ı seb’a gibi veya merkezde müttehid daireler gibi bilbedahe delâlet ediyorlar ki; şu kâinatın; -bütün evsaf-ı kemaliye ile muttasıf olan- bir tek Rabb-i Kadir, Alîm, Hakîm, Rahîm, Rahman, Rezzak, Hayy ve Kayyum’u vardır.

İşte, bu beş mümteziç hakikatların birleşmelerinden hâsıl olan tek bir ziya ile nur-u İslâm’a bakan bir hads-i sâdıka; bu da nübüvvet tavrına


Yükleniyor...