İşte, cahil-i âmînin İ’caz-ı Kur’andan derkedip anladığı nasibi de böyledir.

�çüncü İncelik: Beşer sanatının –malum ve mütearif olan– adet ve şanı budur ki; ilk teşekkülünde, yapılıp meydana çıktığı zaman, bir çok yönden eksik, kaba ve güzelliklerden uzak olarak meydana gelir. Sonra yavaş yavaş tekemmül eder, güzelleşir, tatlılaşır. Halbuki Kur’anın üslûbu ise, ilk zuhur zamanından beri talavetli, taze ve genç olarak sahaya çıkmış ve öyle de devam etmektedir. Bununla beraber ve hal böyle iken; telâhuk-u efkârlarla ve birbirlerinin üslûplarından çalarak toparlanıp gelen meydandaki ömür geçirmiş bütün fikirlere karşı Kur’an meydan okumaya başladı.. ve neticede de hepsine faik ve ğalip geldi.. Ve bu ğalibiyet ise, şöyle ta’rif edilerek ilan edildi: “Katiyyen ve hiçbir şüphe yoktûr ki Kur’an, kuvveler ve kader Halıkının sun’undandır, başka bir şey değildir.”

İşte ey belağatın nesim u melteminin kukusunu duymuş arkadaş! Şimdi bir bak, acaba senin zihninin balarısı, şu geçen dört mebhasların bahçelerinin çiçeklerinden (balın hammaddesi olan) usare toplayarak

اَشْهَدُ اَنَّ هٰذَا كَلَامُ اللّٰهِ

nın balını yapabilmiş midir?

---------------(((---------------

Yükleniyor...