düşman zannediyor.. Ve her şeyi garip, kimsesiz tehayyül ediyor. Ve hiçbir şeyle ünsiyet edip eylenemiyor. Şayet yıldızların deveran ve hareketlerine baksa; vicdanı parçalayan korku ve dehşet içinde ürküntü ve müz’iç bir nazarla bakıyor. (Şimdi bu şahsı bu halde bırak, dön ve gel.)

ırat-ı müstakim’in caddesi üzerinde olan ve nur-u imanla vicdanını ve ruhunu ziyalandırmış, ışıldatmış olarak tesavvur ettiğimiz aynı o şahs’ın, şimdi buradaki halini teemmül edip bak! Nasıl da görürsün ki; bu zat, ayağını dünya içine bastığı ve gözlerini açıp baktığı zaman; hücum eden bütün haricî âdiyâtın, yani musibet ve belaların karşısında bir “nokta-ı istinad” bularak, ona dayanıp istirahat ediyor. İşte, o nokta-i istinad ise, Marifet-i Sani’dir. (yani kâinatın Saniini tanıyıp, bilip, iman ederek itaat etmektir.)

Sonra, aynı bu insan; ebede uzanmış giden isti’dadlarını ve emel ve arzularını teftiş ettiğinde bakar, görür ki; binlercedir. Ve bütün bunların temini hususunda, nefsinde gayet büyük bir acz ve fakr hissettiği zaman; bir nokta-ı istimdad olarak Saâdet-i ebediyeye olan imanı ve onun ma’rifetini buluyor ve ona dayanıyor. İşte bu nokta-i istimdattan emelleri imdat almaya ve o istimdad noktasının ab-ı hayatından da içmeye başlarlar.

Hem sonra, bu şahs-ı mü’min, başını kaldırıp kâinat’ın mevcudatına baktığında , her şeyle ünsiyet etmeye başlıyor ve gözleri her bir çiçeğinden ünsiyet ve tehabbüb topluyor. Aynı zamanda kâinat’ın ecram ve kürelerinin harekâtında, Halıklarının hikmetini müşahede ederek, onlar’ın temaşasıyla tenezzüh edip, ibret ve tefekkür nazarıyla bakıp seyrediyor. Adeta güneş, lisan-ı haliyle ona seslenerek diyor. “Ey kardeş! Benden tevahhuş edip ürkme! Sen hoş geldin, safa geldin. Ben ve sen beraber ve yanyana Zat-ı Vahid-i Ehad’in hizmetçileriyiz. Onun emirlerine muti’leriz. Hem ay ve yıldızlar, denizler ve karalar ve sair mevcûdat, hususî dilleriyle, her birisi ona sesleniyor ve ona remzen gözkırparak: “Ehlen ve sehlen hoş geldiniz, bizi tanımazmısınız.” diyorlar. Hem “bak, hepimiz senin mâlikinin hizmetiyle meşgulleriz, bizden sıkılıp da tevahhüş etme! Hem dış görünüşüyle na’reler savuran belaların tehditlerinden de korkma; çünki her şey’in dizgini senin Halıkının elindedir.”

İşte bu şahıs, evvel ki haletinde, vicdanının derinliklerinden gelen şedid bir elem ve korkuyu hissediyor ve bundan kurtulamak için, ya da onu biraz gevşetmek ve azıcık bir tesellî bulmak için de, hissinin iptaline

Yükleniyor...