اِهْدِنَا

Bundaki nazm vechi budur ki:

اِهْدِنَا

kelimesi, Allah’ın kendi kuluna ettiği sualine karşı abdin cevabıdır. Güya ki; Cenab-ı Mabud-u Mutlak, kuluna soruyor: “Senin hangi maksad ve muradın daha çok kalbini alakadar ediyor? “Abd ise,

اِهْدِنَا

diyor. (yani: Doğru yola hidayet buyur.) diye cevap veriyor.

Hem bilmiş ol ki:

اِهْدِنَا

kelimesi; hidayete ermişler.. Hidayeti talep edenler.. ve hidayeti arttırmak isteyenler ve saireler gibi mef’ullerinin tenevvüüne binaen, mânâ mertebelerinin birkaç çeşide ayrılması sebebiyle; adeta

اِهْدِنَا

kelimesi, hidayet fiilinin dört tane masdarı’ndan iştikak etmiş, çıkmıştır.

İşte bu hale göre;

اِهْدِنَا

duası, isteği; bir gurup insanlara göre

ثَبِّتْنَ

olur. Yani bizi hak ve doğru “Sırat-ı müstakim” üzere sabit-kadem kıl. Başka bir gürup cemaata göre,

اِهْدِنَا

زِدْنََ،

dır. Yani: Hidayetimizin nurunu arttır. Diğer bir taifeye göre

اِهْدِنَا

وَفِّقْنَ،

olur. Yani: Bizi Sırat-ı Müstakim’de yürümeye muvaffak eyle! Bir başka fırkaya göre:

اِهْدِنَا

اَعْطِنَ،

dır. Yani: Bize hidayeti ve doğru yolu bahşeyle!..

Evet, Cenab-ı Halık-ı Kadîr

خَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَ هَدَي

{ Taha Sûresi 50. ayetten, ya da A’la suresi 3. ayetten iktibasen alınmış olmakla beraber, Arabî metinde “ayettir” dememiştir. –Mütercim–}

hükmünce Yani: Cenab-ı Hak bütün her şeyi yarattığı gibi hayatları için lazım olan işleri öğretme, ona riayet etme gibi işlerine de hidayet etmiştir.

Yükleniyor...