رَبِّ

deki terbiye ve i’lam, (Yani terbiye etme, hacetlerini vakt-i münasipte tedarik eyleme ve hayatlarına lâzım olacak şeyleri öğretme ve bildirme gibi şeylerle) îma ediyor ki; o âlemler ile beraber, eczaları da akıllı şuur sahibi kimseler gibidirler.

اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

Bunun üstteki cümle ile nazm ve dizilişi şöyledir ki: “Rahman” ve “Rahim” isimleri, terbiye sisteminin iki temel esasına işaret ediyorlar. Evet, Çünki “Rahman” ismi, “Rezzak” mânâsında olduğu, “Rezzak” da menfaatlerin celbine mülayim ve muvafık olduğu gibi; “Rahim” ismi de, “Gaffar” mânâsını taşıdığından, zararlı işlerin def’i gibi işlere münâsip gelmektedir. Bu iki hal ise, terbiyenin iki esasını teşkil ederler. (Yani menfaatleri celpetmek ve bunun da vesile ve vasıtalarını halk edip hazırlamak ve mazarratlerı (zararlı şeyleri) def’etmek için lazım gelen müdafaa vasıta ve cihazlarını i’ta eylemektir.)

مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ

Yani haşr ve ceza günü...

Bunun

اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

ile irtibat ve nazm vechi ise; bu, yani “ceza günü”

اَلرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ

in adeta neticesi ve semeresidir. Evet, RAHMET, tek başıyla kıyametin kopması ve saadet-i ebediyenin gelmesinin delilllerindendir. Çünki Rahmet ve ni’met, ancak kıyametin gelmesi ve saadet-i ebediyenin husûl bulması ile Rahmet ve ni’met olabilirler. Eğer kıyamet kopmayıp, saadet-i ebediyye gelmezse; ni’metlerin en büyüğünden olan “AKIL” insan için bir musibet olmuş olur. Hem enva’-i rahmet’ in en latiflerinden olan muhabbet ve şefkat dahi, ebedi ayrılığın mülahazası ve düşünülmesi sebebiyle, şiddetli bir eleme ve musibetli bir üzüntüye tahavvül ederler.

Yükleniyor...