bunların her birisi tek başına ve ya toplu olarak, Sani’lerinin kendilerine ta’yin etmiş olduğu vazifelerinde son derece ciddiyet içersinde sa’y ve hareket ile yürümekte olduklarını ve Halıklarının kanunlarına itaat ettiklerini bilecek ve anlayacaksın. Amma ne kadar aciptir ki; insanlar kâinatın bu umumî kanun ve nizamı dairesinden serkeşlik edip çıkabilmektedirler.

الْعَالَمِينَ

Bu kelimenin son iki harfi olan

ن

ve

ي

(nun ve ye), ya

ثَلَاثِينَ خم عِشْرِينَ

(işrin ve selasin) gibi i’rabın sadece bir alametidir, (Yani Arapça sayının yirmiden itibaren çokluğunu ifade eden ve sayan bir alametidir.) Ya da, cem’iyyeti ifade etmek içindir. Yani: Kâinat ve mahlûkat’ın cem’iyyet ve cemaatlarını ifade etmektir. Zira âlemin eczaları, herbirisi birer âlem olduğu için, mecmu’u “Âlemler” demektir. Yahutta, mevcûd olan şu âlem, Manzûme-i Şemsiyeye münhasır olmadığının ifade ve işaretidir.

Bu mevzu’u bir derece ifade eden bir şâir’in şöyle bir sözü vardır:

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ كَمْ مِنْ فَلَكٍ ، تَجْرِي النُّجُومُ بِهِ وَ الشَّمْسُ وَ الْقَمَرُ

Yani: Allaha Hamd u sena olsun ki, onun bir çok felekleri, gök tabakaları vardır. Bu feleklerde; yıldızlar, şems ve kamer hareket ve cereyan halindedirler.

Hem

رَاَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ خح الْعَالَمِينَ

{ Risale-i Nur’un Kudsî Kaynakları, A. Badıllı 2. baskı, sh: 808 sıra no: 830. Bu hadisin bir çok me’hazleri ve bu mânanın tahkikatı vardır. MütercimM}

ayetinde olduğu gibi; secde edenlerin müfredini değil, âkillerin cem’ini tercih ederek kullanmasında bir işârettir ki; Belağat nazarı âlemin eczâsından her bir cüz’ünü “lisan-ı hal ile konuşan, diri ve akıllı” tesavvur eder.

Evet, mevcudatı’ın “ALEM” ile tesmiyesi, Sâniinin onunla bilinmesine, tanınmasına bir isim olup ona şahitlik ediyor ve ona işaret ediyor demektir. Öyle ise

رَاَيْتُهُمْ لِي سَاجِدِينَ

âyetinde, yıldızların secde etmeleri gibi,

Yükleniyor...