evaben sana denilirki: Cehli silip götüren delillerin zuhûrü vaktinde, câhili âlim menzilesine çekmek ve ona o makamdan hitab etmek belağattandır. İşte, mademki ilk ölüm halinde (yani dünya hayatına gelmeden önceki ölü gibi tavırlar) ve birinci hayatın tavırlarında yapılan tefekkür, Sani’i ikrar eylemeye sürüklemekte ve o tavırları bilmekle de ikinci hayatın vukû’ bulacağına zihni ikna etmek derkârdır. O halde onlar, adeta bu mezkûr silsileyi biliyorlar gibidirler.

Ve

كُنْتُمْ

deki hitab ise, (ölü halde iken sizler) onlar için, (yani umum herkes ve her şey için) zerreler aleminde dahi bir vücudları ve bir muayyen varlıkları olduğuna işarettir. Yoksa, zerrelerin kendiliklerinden herhangi bir surette bir araya gelmiş, ittifak etmişlerde; Şu muayyen cesedleri, (yani: bir nizam ve bir kanunun ta’yiniyle vücüd bulmuş olan şu cesedleri) bir tesadüf neticesinde meydana gelmiş değildir.

Ve

جَمَادٍ

, yada

ذَرَّاتٍ

değil,

اَمْوَاتًا

kelimesini tercih eylemesi,

لَمْ يَكُنْ شَيْ ً مَذْكُورًا

(İnsan/1) ayetinin mealine ima etmek içindir. Meali: (İnsan, hatırlanan, dillerde dolaşan bir şey değilken....) dir.

Amma

فَاَحْيَاكُمْ

cümlesine gelince;

2- Eğer desen: Cümlenin başındaki

ف

takip ve ittisal içindir. (Yani: Mânâyı tamamlamak için, bir cümleden sonra gelen cümleyi takip edip bitiştirmek içindir) halbuki ise, zerreler aleminden, belki daha öncesinden başlanıp gelen ve hayat verip diriltinceye kadar olan vaziyetlerde çok çeşitli ve değişik tavırlar araya giriyor.. ve uzun mesafeler tavessut eyliyor. O halde şu “fa-i ta’kibiyye” ile, hemen takib ve bitiştirme nasıl olacaktır?!

ana cevaben denilir: Bu “fa” ,Sani’i isbatlıyan delilin menşe’ine işaret etmek içindir. O ise, ma’kul bir sebeb’in tevessütü olmaksızın, câmidlik vaziyetinden hayvaniyete, yani hayatdarlığa def’aten inkılab eylemesi; zihni Sani’in ikrarına sürükler.. Ve keza, ölülük haletindeki

 /  
505
Yükleniyor...