Ey aziz bilmiş ol ki:
خَلَقَ الْمَوْتَ وَ الْحَيَوةَ
Mülk/2) ayeti delalet ediyor ki; ölüm, sırf bir i’dam ve bir yok olma değildir. Belki hikmetli bir tasarufa mazhar olmaktır, bir yer değiştirmedir. Ve dünyanın mahbesinden, zindanından ruhun serbest bırakılmasıdır. Hem nev-i beşerde işin başından (Hz. Ademden) ta şimdiye kadar gelen ve elde edilen sayısızca emareler ve ışıklananan gayr-ı mahdud işaretler ; zihinlere şöyle bir kanaât ve bir hadsi ilka eylemişlerdirki: İnsan öldükten sonra, bir cihet ile bakidir. Ve bakî kalacaktır.. Ve insandan bakî kalacak olan cihet ve şey ise, Ruhdur. İşte insan ruhunun şu zatî hasiyeti (yani zatında var olan bakîlik hasiyeti) insan oğlunun bir tek ferdinde varlığı tahakkuk eylemiş olsa, bu zâtîliğin vücûdu bütün nevindede bulunduğuna delildir. Çünkü zatî hasiyetlidir.. Ve işte buradan “mûcibe-i şahsiyye” mûcibe-i külliyeyi müstelzim olur. (Yani: Bir şahısta müsbetiyle bulunan bir mûcibe , bir zarurî îcaplı iş; o şahsın bağlı bulunduğu bütün ne’vinde de varlığını gerektirir.) İş bu vaziyette ölüm, hayat gibi kudretin bir mu’cizesi olmuş olur. Yoksa zahir nazar da, ölümde hayat şartlarının görünmemesi ile, yokluk olduğunun illeti, delili olamaz.
8- Eğer desen: Ölüm, nasıl ve hangi cihetle nimet olabiliyorki, nimetlerin ipine dizilmiş olsun?
ana cevaben denilir ki: Ölüm, bir cihetle değil, birkaç cihetle ni’mettir.
irinci ciheti: Çünkü ölüm, ebedî saadetin mukaddemesi, mebdeidir.
{ Birinci Mektubun İkinci Sual ve cevabı ve Yirminci Mektub’un her iki makamının a[¬W<«: kelimelerinin harika izahatı bu mevzu’u daha parlak ve daha ra’na dile getirmişlerdir.b–Mütercim–}
Evet, bir şeydeki güzellik veya çirkinlik hükmü, o şeyin mukaddimesine, esasına da terettüp eyler. Evet, mesela vacibin üstünde mütevakkıf olduğu şeyde vaciptir.. Ve harama giden ve götüren şey dahi haramdır. Öyle ise, ölüm, saadet-i ebediyyenin mukaddemesi olmakla, elbette saadet ve nimettir.
خَلَقَ الْمَوْتَ وَ الْحَيَوةَ
Mülk/2) ayeti delalet ediyor ki; ölüm, sırf bir i’dam ve bir yok olma değildir. Belki hikmetli bir tasarufa mazhar olmaktır, bir yer değiştirmedir. Ve dünyanın mahbesinden, zindanından ruhun serbest bırakılmasıdır. Hem nev-i beşerde işin başından (Hz. Ademden) ta şimdiye kadar gelen ve elde edilen sayısızca emareler ve ışıklananan gayr-ı mahdud işaretler ; zihinlere şöyle bir kanaât ve bir hadsi ilka eylemişlerdirki: İnsan öldükten sonra, bir cihet ile bakidir. Ve bakî kalacaktır.. Ve insandan bakî kalacak olan cihet ve şey ise, Ruhdur. İşte insan ruhunun şu zatî hasiyeti (yani zatında var olan bakîlik hasiyeti) insan oğlunun bir tek ferdinde varlığı tahakkuk eylemiş olsa, bu zâtîliğin vücûdu bütün nevindede bulunduğuna delildir. Çünkü zatî hasiyetlidir.. Ve işte buradan “mûcibe-i şahsiyye” mûcibe-i külliyeyi müstelzim olur. (Yani: Bir şahısta müsbetiyle bulunan bir mûcibe , bir zarurî îcaplı iş; o şahsın bağlı bulunduğu bütün ne’vinde de varlığını gerektirir.) İş bu vaziyette ölüm, hayat gibi kudretin bir mu’cizesi olmuş olur. Yoksa zahir nazar da, ölümde hayat şartlarının görünmemesi ile, yokluk olduğunun illeti, delili olamaz.
8- Eğer desen: Ölüm, nasıl ve hangi cihetle nimet olabiliyorki, nimetlerin ipine dizilmiş olsun?
ana cevaben denilir ki: Ölüm, bir cihetle değil, birkaç cihetle ni’mettir.
irinci ciheti: Çünkü ölüm, ebedî saadetin mukaddemesi, mebdeidir.
{ Birinci Mektubun İkinci Sual ve cevabı ve Yirminci Mektub’un her iki makamının a[¬W<«: kelimelerinin harika izahatı bu mevzu’u daha parlak ve daha ra’na dile getirmişlerdir.b–Mütercim–}
Evet, bir şeydeki güzellik veya çirkinlik hükmü, o şeyin mukaddimesine, esasına da terettüp eyler. Evet, mesela vacibin üstünde mütevakkıf olduğu şeyde vaciptir.. Ve harama giden ve götüren şey dahi haramdır. Öyle ise, ölüm, saadet-i ebediyyenin mukaddemesi olmakla, elbette saadet ve nimettir.
Yükleniyor...