yüzden bu makamda
يُضِلُّ
tabiri ile başlamak daha ehemmiyetli görülmüştür.
Amma sualin iki münasibi olan ki
فَيَقُولُونَ مَاذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاً
Yani: “Allah bu gibi misal ve temsilleri getirmekle ne istiyor?” sûalinin cevabına münasib bulunan
الضَلاّٰلَةَ وَاِلْهَدِاِيَةَ
iken, bu ta'birden geçip, fiil-i mudari' suretine intikal olan
يُضِِلُّ وَيَهْد۪ي
ye geçmesindeki ma'na ve sebeb, şöyle işaret veriyor ki: Nuzûl-ü Kur'an arttıkça, yani peyderpey ve yeniden yeniye nüzûl edip ziyadeleştikçe; kafir ve münkirlerin küfrü de , zulmet üstüne zulmet yığılmakta ve gittikçe kesafet peyda etmektedir. Nasılki mü'minin imanı da, Kur'andan her yeni nüzûller oldukça nûrun ala-nûr tezayûd edip artmaktadır.. Ve keza
يُضِِلُّ
nun fiil-i müdari’inde –ki hal ve vaziyet itiberiyle istifhamcılara cevap olmakla beraber– iki fırkanın (mü'min ve kâfirin) hallerini beyan etmeye ve bunların sebeb-i hallerini dile getirmeye dair remz vardır.
Amma ayetin bu cümlesinde iki defa
كَثِِيرًا
kelimesinin iradının sebebine gelince; birincisinde kemiyet ve sayı işi vardır. İkincisinde ise, kıymet ve keyfiyet mevzu-u bahistir. Evet, kiramün-nas, insanların kerimleri, faziletlileri sayıca az da olsalar, kiymetçe çokturlar. Demekki cümlenin ikinci yarısında dahi
كَثِيرًا
ile ibarelendirmesi; Kur'anın varlık ve oluş sırrı beşer için rahmet olduğuna remzetmek içindir. Teemmel! (İzahı: Kur'anın Peygambere nüzûl etmeye başlamasıyla, insanlarda teklif ve imtihanın mücahedesi başladı. Bu mücahede ile insanların –adedce azda olsa– fıtratlarında olan cevher ve altun madenlerini meydana çıkardı. Eğer bu teklif ve imtihan işi olmamış olsaydı, insanlar işlenmemiş ham
يُضِلُّ
tabiri ile başlamak daha ehemmiyetli görülmüştür.
Amma sualin iki münasibi olan ki
فَيَقُولُونَ مَاذَا اَرَادَ اللّٰهُ بِهٰذَا مَثَلاً
Yani: “Allah bu gibi misal ve temsilleri getirmekle ne istiyor?” sûalinin cevabına münasib bulunan
الضَلاّٰلَةَ وَاِلْهَدِاِيَةَ
iken, bu ta'birden geçip, fiil-i mudari' suretine intikal olan
يُضِِلُّ وَيَهْد۪ي
ye geçmesindeki ma'na ve sebeb, şöyle işaret veriyor ki: Nuzûl-ü Kur'an arttıkça, yani peyderpey ve yeniden yeniye nüzûl edip ziyadeleştikçe; kafir ve münkirlerin küfrü de , zulmet üstüne zulmet yığılmakta ve gittikçe kesafet peyda etmektedir. Nasılki mü'minin imanı da, Kur'andan her yeni nüzûller oldukça nûrun ala-nûr tezayûd edip artmaktadır.. Ve keza
يُضِِلُّ
nun fiil-i müdari’inde –ki hal ve vaziyet itiberiyle istifhamcılara cevap olmakla beraber– iki fırkanın (mü'min ve kâfirin) hallerini beyan etmeye ve bunların sebeb-i hallerini dile getirmeye dair remz vardır.
Amma ayetin bu cümlesinde iki defa
كَثِِيرًا
kelimesinin iradının sebebine gelince; birincisinde kemiyet ve sayı işi vardır. İkincisinde ise, kıymet ve keyfiyet mevzu-u bahistir. Evet, kiramün-nas, insanların kerimleri, faziletlileri sayıca az da olsalar, kiymetçe çokturlar. Demekki cümlenin ikinci yarısında dahi
كَثِيرًا
ile ibarelendirmesi; Kur'anın varlık ve oluş sırrı beşer için rahmet olduğuna remzetmek içindir. Teemmel! (İzahı: Kur'anın Peygambere nüzûl etmeye başlamasıyla, insanlarda teklif ve imtihanın mücahedesi başladı. Bu mücahede ile insanların –adedce azda olsa– fıtratlarında olan cevher ve altun madenlerini meydana çıkardı. Eğer bu teklif ve imtihan işi olmamış olsaydı, insanlar işlenmemiş ham
Yükleniyor...