Ve

وَمِنْ رَبِّهِمْ

de, onların garaz ve maksatlarının hedefi, Kur’an’ın nüzûlünü (Yani Allah tarafından inzal edildiğini) inkâr etmek olduğuna işarettir.

Ve amma

وَ اَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا

deki

اَمَّا

ise, üstte geçen (yani ayetin önceki kelimelerinin ifadelerinde geçen) ma'nayı te'kid etmek ve tahkik eyleyip haklılığını kuvvetlendirmek ve fasl edip aydınlatmak içindir.

Ve yine: Daha vecîz olan

اَلْكَافِر۪۪ينَ

ye bedel,

الَّذِينَ كَفَرُوا

yı getirmesi ise, - üst tarafta geçtiği üzere- onların Kur'an’ı inkar etmeleri, küfürden gelip küfre gittiğine îma etmek içindir.

Hem yine üstte geçtiği gibi; zahir olanı

فَلاٰيَعْلَمُونَ

iken, ona tercihan

فَيَقُولوُنَ

nin getirilmiş olması ise, îcaz yapmak üzere, kinaye yolunu ihtiyar etmek içindir. Yani küfre girmiş olan şahıs, hakikatı tanımıyor, bilmiyor. Hakikate karşı cahilliği de tereddüde müncer olmakta, o da gidip inkâra dayanmakta, bu da sonunda istifham suretiyle istihkâra varmaktadır. (Yani; meseleyi, hakikatı basit, hakir ve aşağı görerek istifhamlı sualler sorarlar.) Hem yine

فَيَقُولُونَ

de şöyle bir remiz dahi vardır ki; kafirler kendileri küfrün dalalet bataklığına saplandıkları gibi, ayni zamanda sözleriyle de başkalarını dalalete sürüklüyorlar.

Amma

يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَ يَهْدِي بِهِ كََِثِيرًا

cümlesinin heyetleri ise, bilki; tertibin sırasına göre, cümlenin ikinci yarısını başa, öne almak iktiza etmekte idi. (Yani: cümlenin son yarısı olan

وَ يَهْدِي بِهِ كََِثِيرًا

nı başa almak icab ederdi) fakat vaktaki garaz ve maksad, istifhamcı mütereddidlerin ve istihkarcı inkârcıların itirazlarını reddetmektir; o

Yükleniyor...