Amma
وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا
cümlesi ise, bil ki: Üstteki cümlede geçen hükmün tasdiki ve illetlendirilmesi, ya da tahkiki hususunda bir fezleke, bir zeyillendirme ve bir itiraziyedir.
{“İtiraziye”: Bir kelamın, ya da birbirine muttasıl iki kelime arasında i’raba yer olmadığı halde, mana ciheti ile bir cümle ile veya daha fazlasıyla bir nükteyi ifade eylemekdir -Tarifat-ı Seyyidî Cürcanî- sh:20 –Mütercim–}
(yani yeni bir hükmü ifade etmeye gerek olmadığı halde, zikredilmesidir.
–Abdülmecid–)
Ve
اُتُوا
deki binay-ı mef’ûl ise, (yani “getirilir” mefulu) işaret ediyor ki ehl-i Cennet için –nimet ve taamları yanlarına getirip kendilerine hizmet edecek– hizmetçileri bulunacaktır.
Amma
مُتَشَابِهًا
de ise, iki lezzetin birleştirildiğine (yani evvelce yediklerinin lezzeti ile, sonra yedikleri lezzetin, ya da: Molla Abdülmecid’in şerhinde: (Suretleri bir, ta’m ve tadları çok muhtelif iki tezzeti birleştirdikleri) diye bu işaretten anlaşılmaktadır.
Amma
وَلَهُمْ فِيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ
cümlesine gelince, bilki: Cümlenin başındaki “vav” atıflılık münasebeti sırrıyla, işaret eyliyor ki: (Üstteki cümlelerin mânâlarıyla atıflılık) ehl-i cennet, cismen içinde oturacak rahat edecek bir meskene muhtaç oldukları gibi; ruhlarının sükunu için dahi mûnise arkadaşa ve enise refikalara ihtiyaç duyacaklardır.
Amma
لَهُمْ
ihtisasa ve temellüke (hususi şekilde mülk edinmekliğe) işaret etmekle beraber, tahsis ve hasra da remz eylemektedir. (Yani Cennet ehlinin zevceleri, kendilerinin münhasıran taht-ı tasarruf ve
وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا
cümlesi ise, bil ki: Üstteki cümlede geçen hükmün tasdiki ve illetlendirilmesi, ya da tahkiki hususunda bir fezleke, bir zeyillendirme ve bir itiraziyedir.
{“İtiraziye”: Bir kelamın, ya da birbirine muttasıl iki kelime arasında i’raba yer olmadığı halde, mana ciheti ile bir cümle ile veya daha fazlasıyla bir nükteyi ifade eylemekdir -Tarifat-ı Seyyidî Cürcanî- sh:20 –Mütercim–}
(yani yeni bir hükmü ifade etmeye gerek olmadığı halde, zikredilmesidir.
–Abdülmecid–)
Ve
اُتُوا
deki binay-ı mef’ûl ise, (yani “getirilir” mefulu) işaret ediyor ki ehl-i Cennet için –nimet ve taamları yanlarına getirip kendilerine hizmet edecek– hizmetçileri bulunacaktır.
Amma
مُتَشَابِهًا
de ise, iki lezzetin birleştirildiğine (yani evvelce yediklerinin lezzeti ile, sonra yedikleri lezzetin, ya da: Molla Abdülmecid’in şerhinde: (Suretleri bir, ta’m ve tadları çok muhtelif iki tezzeti birleştirdikleri) diye bu işaretten anlaşılmaktadır.
Amma
وَلَهُمْ فِيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ
cümlesine gelince, bilki: Cümlenin başındaki “vav” atıflılık münasebeti sırrıyla, işaret eyliyor ki: (Üstteki cümlelerin mânâlarıyla atıflılık) ehl-i cennet, cismen içinde oturacak rahat edecek bir meskene muhtaç oldukları gibi; ruhlarının sükunu için dahi mûnise arkadaşa ve enise refikalara ihtiyaç duyacaklardır.
Amma
لَهُمْ
ihtisasa ve temellüke (hususi şekilde mülk edinmekliğe) işaret etmekle beraber, tahsis ve hasra da remz eylemektedir. (Yani Cennet ehlinin zevceleri, kendilerinin münhasıran taht-ı tasarruf ve
Yükleniyor...