evaben derim ki: O mecazın hikmeti, müteşabihât’ın hikmetidir. Yâni: İnsan aklının anlayabileceği bir üslupla konuşmadır ki
اَلتَّنَزُّلَاتُ اْلاِلٰهِيَّةُ اِلَي عُقُولِ الْبَشَرِ
diye ta’rif edilmiş. Mânâsı: Zihinleri ünsiyetlendirip ona göre hakikatleri anlatmak ve akıllarına yerleştirmek için İlahî tenezzülattır, beşer’in fehim seviyesine inmedir. Bir çocukla konuşulduğu zaman, ülfet ve ünsiyet ettiği kelimelerle konuşulduğu gibi...
Evet, insanlardan “Cumhûr-ü nâs” diye ta’rif edilen (halk kitleleri) ekseriya gördükleri, işittikleri ve ya bildikleri şeylerden ma’lumatlarını toplar, alırlar. “Hakaik-ı mahzaya” (çıplak hakikatlara) pek bakmazlar. Baksalar da, ancak hayallerindeki ayine içinde ve ya ülfet etmiş oldukları şeylerin cânibinden bakarlar.
Hem kelamdan istenilen şey ise, mânâyı ifade etmesidir. Ma’na ise, kalpte ve histe te’siri olmaksızın tamamlanmaz. Te’sir ise, muhatab’ın ülfet eylediği bir üslûbu hakikata giydirerek sunmakladır ki, kalb onu kabul etmeye isti’dad göstersin ve ona hazırlansın.
---------------(((---------------
اَلتَّنَزُّلَاتُ اْلاِلٰهِيَّةُ اِلَي عُقُولِ الْبَشَرِ
diye ta’rif edilmiş. Mânâsı: Zihinleri ünsiyetlendirip ona göre hakikatleri anlatmak ve akıllarına yerleştirmek için İlahî tenezzülattır, beşer’in fehim seviyesine inmedir. Bir çocukla konuşulduğu zaman, ülfet ve ünsiyet ettiği kelimelerle konuşulduğu gibi...
Evet, insanlardan “Cumhûr-ü nâs” diye ta’rif edilen (halk kitleleri) ekseriya gördükleri, işittikleri ve ya bildikleri şeylerden ma’lumatlarını toplar, alırlar. “Hakaik-ı mahzaya” (çıplak hakikatlara) pek bakmazlar. Baksalar da, ancak hayallerindeki ayine içinde ve ya ülfet etmiş oldukları şeylerin cânibinden bakarlar.
Hem kelamdan istenilen şey ise, mânâyı ifade etmesidir. Ma’na ise, kalpte ve histe te’siri olmaksızın tamamlanmaz. Te’sir ise, muhatab’ın ülfet eylediği bir üslûbu hakikata giydirerek sunmakladır ki, kalb onu kabul etmeye isti’dad göstersin ve ona hazırlansın.
---------------(((---------------
Yükleniyor...