Vekeza, aynı zamanda îma ediyor ki: Cennetin genişliğinden dolayı Cennet ehlinin her birisine düşen hisse, adeta Cennetin (numuneliği olduğu için) tamamı gibidir. Yoksa her birinin cemaat ve ailesiyle, cCennetin bir köşesine, bucağına sevkedilip de sıkıştırılacak değildir.

Amma

جَنَّاتٍ

deki tenkir, sami'in zihni üstünde

ف۪يهَامَالاٰعَيْنٌ رَاَتْ وَلاٰاُذُنٌ سَمِعَتْ وَلاٰخَطَرَعَلٰيقَلْبِ بَشَرٍ

{ Mehazlar için Bak: R. N. Kudsî Kaynakları 2. Baskı, s.371, sıra no: 18 –Mütercim–}

hadis-i şerifin mealini, yani “Cennette gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve beşerin kalbine hutur etmemiş enva-i türlü ni’met ve saadetler mevcuttur”u tilavet eylemektedir. Hem bu tenkir dinleyicilerin zihinlerine –cennetler hakkında– havale eyliyor ki; her birisi istihsan ettiği ve edeceği tarz ve sureti tasavvur edebilsinler. Ve keza

جَنَّاتٍ

deki tenvin, sanki:

وَفِيهَمَتَشْتَهِيهِ اْلاÏنْفُسُ وَتَلَذُّ اْلاÏعْيُنُ

(Zuhruf/71) meal-i şerifi: [Cennette nefislerin iştihalandığı, arzu edip istediği ve gözlerin bakarak lezzetlendiği her türlü nimetler bulunmaktadır.] ayetindeki hakikatlar tam yerinde kullanılmıştır.

[LATİF BİR TAHLİLDİR - Müellif - ]

Amma

تَجْرِي

ise, bilmelisin ki: Bahçelerin en güzeli odur ki; içinde suların bulunduğu şekil ve çeşididir. Bunların içinden de en güzeli, sularının akar olanıdır. Sonra bunların da en güzeli, akan sularının devamlısıdır. Demek ki mudari’ siğasiyle zikreylediği

تَجْرِي

lafzı, yani “ceryan edip akıyor” diye ifade eylemesiyle; cennette suların akarlığının devamlılığına işaret eylemiştir.

Yükleniyor...