Amma

الصَّالِحَاتِ

lafzı, mübhem ve mücmeldir. Mısırlı şeyh Muhammed Abduh

{ Muhammed Abdüh’ün ceddleri aslen Diyarbekir’in “Meyyafarkin” (Silvan) kazasından olup, bilahare Mısıra gitmiş yerleşmişlerdir. Büyük ihtimalle Selahaddin-i Eyyubî ile berber gitmiş olabilirler. Muhammed Abduh 1849’da Mısır’ın batı köylerinden “Şenra”da doğmuş, tahsiline “Tanta” şehrinde başlamış, Ezherde bitirmiştir. Bir ara Ezher Şeyhliğini yaptıktan sonra, Mısır diyanet reisliğine geçmiştir. Bir kaç eseri vardır. “El-menar” Tefsiri en meşhurudur. Üstteki bahis bu tefsirin 1/192 s.sırasındadır. Muhammed Abduh Şeyh Cemaleddin-i Efganî, ile hemdem olmuş. İttihad-ı İslâm sentezinin İslâm alemine yayılmasına beraber hizmette bulunmuşlardır. Nihayet 1905 yılında Kahirede vefat etmiştir. Rahimehumullah. –Mütercim–}

buna dair demiştir ki: [Burada

الصَّالِحَاتِ

nin mutlak bırakılmasının sırrı; Salih amellerden iştihar bulmuş olanlarına ve insanlar arasında maruf olmuş, bilinmiş kısımlarına havale etmek içindir.] Amma ben de –Bediüzzaman– derim ki; hemde sûrenin (Bakara) sûresinin başındaki izaha itimaden mutlak bırakmıştır.

Amma

اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَ الْاَنْهَارُ

cümlesi ise, bilki: bunun heyetleri,

اَنَّ

nin tahkikinden ve

لَ

nin tahsisinden ve

لَهُمْ

ün takdiminden ve

جَنَّاتٍ

nin cem'inden ve

تٍ

nin tenkirinden ve

تَجْرِي

nin cereyanından ve

تَحْتِ س مِنْ

ile beraber zikrinden ve

الْاَنْهَارُ

deki nehrin ona tahsis ve tarifinden temel ve esas olan garaz ve maksadın imdadında elele yardımlaşmak üzere cevaplaşarak, esasî maksat olan sürûr, neş'e ve mükâfatın lezzetini ifade etmekle, birbirine imdat vermektedirler. Öyle bir tarzda ki, adeta bu cümlenin heyetleri, sulu, nemli bir arazinin dört etrafından sızarak gelip merkezdeki havuza akmasına benzemektedir.


Yükleniyor...