müjdeleyici olarak tebliğ eyle!” Zira, Resül-u Ekrem Aleyhisselatu Vesselam yalnız tebliğ yapmakla mükelleftir.
Amma ifadenin kısacası olan
اَلْمُوءْمِن۪ينَ
nin yerine
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
yı, (yani
وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا
cümlesinden) seçmesi, sûrenin başında (Bakara Sûresi üçüncü ayetinin başında) geçen ö
اَلَّذ۪ينَ
ye telvih olup, burada icmal ile kısa geçmesi, orada tafsil edip uzunca beyan edilmişliğindendir.
Amma burada mazî sigasıyla
آمَنُوا وَعَمِلُوا
diye irade edildiği halde, orada muzari' siğasıyla
يُوءْمِنُونَ
ve
يُنْفِقُونَ
şeklinde ifade edilmesinde ş8öyle bir işaret olabilir ki; Hizmete, vezifeye sevk ve teşvik eden medh ve şevk makamının şen'i mudar’iliktir. Fakat mükâfat ve sevab makamının münasibi ise, mazî siğasıyla olmasıdır. Zira ücret, hizmetten sonra gelir. (Yani hizmet ve vazife, halde ve gelecekte yapılabildiği için ona uygun ifade tarzı mudari' siğasıdır. Fakat mükâfat ve sevapların müjdelenmesi ise, geçmişte yapılmış hizmet ve vazifelere atfedildiğine binaen, mazî siğasıyla ifade edilmesi makama daha uygun düşmektedir.)
Amma
وَعَمِلُوا
nün “vav”ı ise, muğayeret sırrıyle; (Yani iman ve akide sahası, amel ve hizmet işi ve dairesi birbirinden ayrı ve farklı olduğu sırrıyla) Mu'tezile görüşünün hilafına olarak; “amelin imanda dahil olmadığına” işaret olduğu gibi; amelsiz iman dahi kâfi gelemeyeceğine işaret eder. Ayrıca ayette “amel” lafzının zikredilmesi, Yani
وَعَمِلُوا
diye (ve amele şurû etmiş olanlar) irad edilmesiyle, o amel ve hizmetle müjdelenen şeyin, ücret gibi bir karşılığı olduğuna remz eylemektedir.
Amma ifadenin kısacası olan
اَلْمُوءْمِن۪ينَ
nin yerine
اَلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا
yı, (yani
وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا
cümlesinden) seçmesi, sûrenin başında (Bakara Sûresi üçüncü ayetinin başında) geçen ö
اَلَّذ۪ينَ
ye telvih olup, burada icmal ile kısa geçmesi, orada tafsil edip uzunca beyan edilmişliğindendir.
Amma burada mazî sigasıyla
آمَنُوا وَعَمِلُوا
diye irade edildiği halde, orada muzari' siğasıyla
يُوءْمِنُونَ
ve
يُنْفِقُونَ
şeklinde ifade edilmesinde ş8öyle bir işaret olabilir ki; Hizmete, vezifeye sevk ve teşvik eden medh ve şevk makamının şen'i mudar’iliktir. Fakat mükâfat ve sevab makamının münasibi ise, mazî siğasıyla olmasıdır. Zira ücret, hizmetten sonra gelir. (Yani hizmet ve vazife, halde ve gelecekte yapılabildiği için ona uygun ifade tarzı mudari' siğasıdır. Fakat mükâfat ve sevapların müjdelenmesi ise, geçmişte yapılmış hizmet ve vazifelere atfedildiğine binaen, mazî siğasıyla ifade edilmesi makama daha uygun düşmektedir.)
Amma
وَعَمِلُوا
nün “vav”ı ise, muğayeret sırrıyle; (Yani iman ve akide sahası, amel ve hizmet işi ve dairesi birbirinden ayrı ve farklı olduğu sırrıyla) Mu'tezile görüşünün hilafına olarak; “amelin imanda dahil olmadığına” işaret olduğu gibi; amelsiz iman dahi kâfi gelemeyeceğine işaret eder. Ayrıca ayette “amel” lafzının zikredilmesi, Yani
وَعَمِلُوا
diye (ve amele şurû etmiş olanlar) irad edilmesiyle, o amel ve hizmetle müjdelenen şeyin, ücret gibi bir karşılığı olduğuna remz eylemektedir.
Yükleniyor...