ve lezzetlerin zevalsiz, berdevam bulunacağına; ve istifadelerinin kesintisiz olacağına

وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

kavliyle işaret eylemiştir2.

-------------------(((-------------

Şimdi ayet'in cümle-cümle heyetlerinin nazm ve dizilişine geçiyoruz:

İşte

وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ

cümlesi başındaki “vav” birbirine atıflı (karşılıklı bakışlı) iki şeyin arasındaki münasebet sırrına baktığından; önceki ayetin burnundan damlanan

اَنْذِرْ

e işarettir. (İzahı şöyledir: Bundan evvelki ayet:

فَاِنْ لَمْ تَفْعَلُوا وَلَنْ تَفْعَلُوا فَاتَّقُوا النَّارَ

الَّتِي وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ اُعِدَّتْ لِلْكَافِرِينَ د

de –üst tarafta tefsir ve tahlili geçtiği üzere– Kur'anı kabul etmeyip karşı gelen münafık ve kâfirlere karşı şiddetli bir tarzda tavır koyup onları dehşetli olan Cehennem azabıyla tehdit ettiği için, ayetten “inzar” damlamaktadır.) fakat

بَشِّرْ

kelimesi (yani müjdele) ise, remz ediyor ki; Cennetin mü’minlere ikram edilip verilmesi sırf Allah'ın fazl ve keremiyledir. Yoksa, Allah'ü Tealanın üstünde vâcib ve mecburî imiş gibi değildir. Aynı zamanda

بَشِّرْ

lafzı, kulların yaptığı ibadet ameli, Cennet için, Yani ona girmek için olmamasına dikkat çektiğine de işarettir. Amma

بَشِّرْ

deki “müjdele” emrinin sureti ise,

بَلِّغْ مُبَشِّراً

ye bir îmadır. Yani “Bir

Yükleniyor...