koparılan ve alınan meyvelerin yer ve menba'larının ma'lum, belli ve yakın olanıdır. Bunun içinden en lezzetli olanı ise, kendi amelinin mükâfatı ve neticesi olduğunun bilinmesidir. Bunun için Kur'an-ı Hakîm:
كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ
demiştir. Yani,
هٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ
nun ma'nası: Bundan az evvel aynı bu nimet, bize rızk edilmişti.” ifadesindeki ma'nalardan birisi; “Cennete girmezden evvel, dünyada yediğimiz rızıkların, ya da cennete girdikten sonra; burada, bundan önceki rızıklandığımız rızkın aynısıdır.” demektir.
Amma
وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا
ise, bil ki; hadisde: “Cennet meyvelerinin sureti bir olup, tadları muhteliftir.”
{ Tefsir-i Ruh-ul Maanî-Elusi 1/203, birbirini te'kid eyliyen aynı manada iki rivayet. –Mütercim–}
demiş olmasına binaen, ayet Cennetteki fakihenin tazelenmesindeki lezzetine işaret eylemektedir. Hem lezzetin kemali ise, şahıs mahdum olup, (yani hizmet edilen makamında olup) ni'metlerin ve rızıkların ayağına getirilerek verilmesindedir.
Ve amma
وَلَهُمْ فِيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةد
cümlesine gelince, bilmiş ol ki: Üstteki ayet cümlesinin diziliş silkinde, kordonunda gördüğün vechle; insanın içinde oturduğu meskende (evde) bir refika ve karîneye ihtiyacı şediddir ki, onun gözü ile, refikada kendisinin gözüyle bakabilsin; ve beraberce rahmetin en latif lem'alarından olan sevgi ve muhabbetten istifade etsinler. Aya görmezmisin ki; bu dünyada tam bir ünsiyyet ancak o refika ile mümkün olmaktadır.
Amma
وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
cümlesi ise, bil ki: İnsanoğlu bir nimete rastladığı ve bir lezzetle karşılaştığı vakit, zihnine en evvel gelen şey, “Acaba devamlı mıdır? Yoksa zeval ile boğazda mı kalacaktır?” sualidir. Bundan dolayı ayet, ni’met'in tekmiline, Cennetin ebedîliğiyle ve onda (Cennette) kendileriyle beraber zevceleri de daimî beraber kalacaklarına;
كُلَّمَا رُزِقُوا مِنْهَا مِنْ ثَمَرَةٍ رِزْقًا قَالُوا هٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ
demiştir. Yani,
هٰذَا الَّذِي رُزِقْنَا مِنْ قَبْلُ
nun ma'nası: Bundan az evvel aynı bu nimet, bize rızk edilmişti.” ifadesindeki ma'nalardan birisi; “Cennete girmezden evvel, dünyada yediğimiz rızıkların, ya da cennete girdikten sonra; burada, bundan önceki rızıklandığımız rızkın aynısıdır.” demektir.
Amma
وَاُتُوا بِهِ مُتَشَابِهًا
ise, bil ki; hadisde: “Cennet meyvelerinin sureti bir olup, tadları muhteliftir.”
{ Tefsir-i Ruh-ul Maanî-Elusi 1/203, birbirini te'kid eyliyen aynı manada iki rivayet. –Mütercim–}
demiş olmasına binaen, ayet Cennetteki fakihenin tazelenmesindeki lezzetine işaret eylemektedir. Hem lezzetin kemali ise, şahıs mahdum olup, (yani hizmet edilen makamında olup) ni'metlerin ve rızıkların ayağına getirilerek verilmesindedir.
Ve amma
وَلَهُمْ فِيهَا اَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةد
cümlesine gelince, bilmiş ol ki: Üstteki ayet cümlesinin diziliş silkinde, kordonunda gördüğün vechle; insanın içinde oturduğu meskende (evde) bir refika ve karîneye ihtiyacı şediddir ki, onun gözü ile, refikada kendisinin gözüyle bakabilsin; ve beraberce rahmetin en latif lem'alarından olan sevgi ve muhabbetten istifade etsinler. Aya görmezmisin ki; bu dünyada tam bir ünsiyyet ancak o refika ile mümkün olmaktadır.
Amma
وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
cümlesi ise, bil ki: İnsanoğlu bir nimete rastladığı ve bir lezzetle karşılaştığı vakit, zihnine en evvel gelen şey, “Acaba devamlı mıdır? Yoksa zeval ile boğazda mı kalacaktır?” sualidir. Bundan dolayı ayet, ni’met'in tekmiline, Cennetin ebedîliğiyle ve onda (Cennette) kendileriyle beraber zevceleri de daimî beraber kalacaklarına;
Yükleniyor...