cümlelerinin dizildiği bu ipliği veya kordonu görebildi isen, şimdi ayetin cümlelerini anda dizmeye çalışabilirsin.
Amma
وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَا
cümlesine gelince: Bilmiş ol ki; vakta, Cenab-ı Hak Teala insanları ibadet ve ubudiyetle mükellef kıldı.. Peygamberlik müessesesini de sabitleştirip muhkem eyledi. Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselamı dahi tebliğ vazifesiyle mükellef kılıp müjdelemeyi ona emreyledi. Tâ ki, içinde bazı meşakkatları olan ve zahirî ve dünyevî bazı (cüzî) lezzetleri terkedip bırakma işi bulunan “Teklif”in imtisalini te'min etmiş olsun; ve o müjdelerle bir teminat vermiş olsun. Evet, zat-ı Resul Aleyhissalatü Vesselam “inzar” ile (kor-kutma ile) me'mur bulunduğu gibi; Allah'ın rızalığını, taltifini ve kurbi-yetini bildirmekle ve saadet-i ebediyyeyi müjdelemekle de me'murdur.
Amma
اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي
cümlesi ise,
{ Latif bir tahlildir. –Müellif–}
bilki: –az üstte geçtiği üzere– insan oğlunun maddî cisimliği hasebiyle, hacetinin en başta geleni, birincisi ve en zarurisi, hiç şübhesiz mekan ve meskendir. Mekanın en güzeli de; bir çok nebat, çiçek ve ağaç çeşitlerini müştemil olanlarıdır. Bununda içinden en latif olanı ise, onun yeşillikleri, çimenleri ve güllük ve bostanları arasından suların dolaşıp aktığı şeklidir. Bunların en mükemmel olanı, o meskenin ağaçları dibinden ve kasırların altından nehirlerin, pınarların, kesretlice aktığı tarzıdır. Onun için Kur'an-ı Hakîm
تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَ الْاَنْهَارُ
diye müjdelemiştir.
Hem insanoğlunun mekân ve mesken ihtiyacından sonra, –az önce işittiğin gibi– en şiddetli haceti
{ Güzel bir beyandır. –Müellif–}
ve cismanî lezzetlerinin en mükemmeli ise, “Ekl ve Şürb”tür, (Yemek-içmek). Bu ikisine ayet, “Cennet ve nehir” ile işaret eylemektedir. Sonra, rızkın en mükemmel olanı ise, ünsiyet edilip alışılmış olanıdır ki; nazîrelerine, benzerlerine üstünlük derecesi bilinsin, anlaşılsın. Fakihenin, meyvenin en lezzetlileri de tazelenen, yenilenenleridir. Lezzetlerin en safîsi, küdûretsizi ise;
Amma
وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَا
cümlesine gelince: Bilmiş ol ki; vakta, Cenab-ı Hak Teala insanları ibadet ve ubudiyetle mükellef kıldı.. Peygamberlik müessesesini de sabitleştirip muhkem eyledi. Peygamberimiz Aleyhissalatü Vesselamı dahi tebliğ vazifesiyle mükellef kılıp müjdelemeyi ona emreyledi. Tâ ki, içinde bazı meşakkatları olan ve zahirî ve dünyevî bazı (cüzî) lezzetleri terkedip bırakma işi bulunan “Teklif”in imtisalini te'min etmiş olsun; ve o müjdelerle bir teminat vermiş olsun. Evet, zat-ı Resul Aleyhissalatü Vesselam “inzar” ile (kor-kutma ile) me'mur bulunduğu gibi; Allah'ın rızalığını, taltifini ve kurbi-yetini bildirmekle ve saadet-i ebediyyeyi müjdelemekle de me'murdur.
Amma
اَنَّ لَهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي
cümlesi ise,
{ Latif bir tahlildir. –Müellif–}
bilki: –az üstte geçtiği üzere– insan oğlunun maddî cisimliği hasebiyle, hacetinin en başta geleni, birincisi ve en zarurisi, hiç şübhesiz mekan ve meskendir. Mekanın en güzeli de; bir çok nebat, çiçek ve ağaç çeşitlerini müştemil olanlarıdır. Bununda içinden en latif olanı ise, onun yeşillikleri, çimenleri ve güllük ve bostanları arasından suların dolaşıp aktığı şeklidir. Bunların en mükemmel olanı, o meskenin ağaçları dibinden ve kasırların altından nehirlerin, pınarların, kesretlice aktığı tarzıdır. Onun için Kur'an-ı Hakîm
تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَ الْاَنْهَارُ
diye müjdelemiştir.
Hem insanoğlunun mekân ve mesken ihtiyacından sonra, –az önce işittiğin gibi– en şiddetli haceti
{ Güzel bir beyandır. –Müellif–}
ve cismanî lezzetlerinin en mükemmeli ise, “Ekl ve Şürb”tür, (Yemek-içmek). Bu ikisine ayet, “Cennet ve nehir” ile işaret eylemektedir. Sonra, rızkın en mükemmel olanı ise, ünsiyet edilip alışılmış olanıdır ki; nazîrelerine, benzerlerine üstünlük derecesi bilinsin, anlaşılsın. Fakihenin, meyvenin en lezzetlileri de tazelenen, yenilenenleridir. Lezzetlerin en safîsi, küdûretsizi ise;
Yükleniyor...