Ayrıca
تَاءتُوا
ye tercihen
تَفْعَلُوا
yi getirmesi ise, “iki nükte” içindir. Bunlardan birincisi: Şöyle bir îmada bulunuyor ki; i’caz’ın menşei, onların aczi, âciz kalmalarıdır. Aczin menşei ise; eser değil, fiildir. (Yani, başlayıpta neticeye ulaşamama acizliği değil, hiç yapamamadır.)
�kinci Nüktesi:
تَفْعَلُوا
lafzını ihtiyar etmesi îcaz içindir. Çünki nasılki sarf ilminde
فَعَلَ
masdarı bütün fiillerin mizanı ve cinsidir,yani köküdür. Onun gibi; üslublarda dahi amellerin masdarı, çıkış yeri olduğu gibi, kıssa ve hikayelerin de özüdür. Adeta cümlelerin zamîri
فَعَلَ
den ibarettir denilebilir.
Amma
وَلَنْ تَفْعَلُوا
ya gelince, bilki:
لَنْ
deki te’bid, yani ebedileştirme hükmü, kat’îliğe îma etmek içindir ki, oda (sahib-i tenzile istinaden) bunu söyliyenin kendinden emin ve mutmainn olduğuna.. ve bunu böyle hükmeylemekte her hangi bir şübhesi, tereddüdü bulunmadığına işarettir.. ve bu da remz ediyor ki; da’vada (peygamberlik da’vasında) herhangi bir hile, bir aldatma mevzu’u bahis değildir.
Amma
تَجَنَّبوُا
ye bedel,
فَاتَّقُوا
nün getirilmesi ise, cezanın cinsine ve aslına îma etmek içindir. Şöyleki
فَاتَّقُوا
ile der: “İman ediniz!.. ve Cehenneme girmeye sebeb olacak olan şirkten kendinizi koruyunuz. Yoksa!..”
Yükleniyor...