(ve Kabe’nin duvarına altunla işlenmiş) muallakat-ı seb’anıza bakınız; hiç Kur’anla müsavî olabiliyorlarmı? Yada (alttan doğru), Kur’anın yakınına ulaşabiliyorlarmı.? Veya herhangi bir cihetten, Kur’anın yakın çevresine gelebiliyorlar mı?!.
Ayrıca
تَاءتُوا
ye tercihen
تَفْعَلُوا
yi getirmesi ise, “iki nükte” içindir. Bunlardan birincisi: Şöyle bir îmada bulunuyor ki; i’caz’ın menşei, onların aczi, âciz kalmalarıdır. Aczin menşei ise; eser değil, fiildir. (Yani, başlayıpta neticeye ulaşamama acizliği değil, hiç yapamamadır.)
�kinci Nüktesi:
تَفْعَلُوا
lafzını ihtiyar etmesi îcaz içindir. Çünki nasılki sarf ilminde
فَعَلَ
masdarı bütün fiillerin mizanı ve cinsidir,yani köküdür. Onun gibi; üslublarda dahi amellerin masdarı, çıkış yeri olduğu gibi, kıssa ve hikayelerin de özüdür. Adeta cümlelerin zamîri
فَعَلَ
den ibarettir denilebilir.
Amma
وَلَنْ تَفْعَلُوا
ya gelince, bilki:
لَنْ
deki te’bid, yani ebedileştirme hükmü, kat’îliğe îma etmek içindir ki, oda (sahib-i tenzile istinaden) bunu söyliyenin kendinden emin ve mutmainn olduğuna.. ve bunu böyle hükmeylemekte her hangi bir şübhesi, tereddüdü bulunmadığına işarettir.. ve bu da remz ediyor ki; da’vada (peygamberlik da’vasında) herhangi bir hile, bir aldatma mevzu’u bahis değildir.
Amma
تَجَنَّبوُا
ye bedel,
فَاتَّقُوا
nün getirilmesi ise, cezanın cinsine ve aslına îma etmek içindir. Şöyleki
فَاتَّقُوا
ile der: “İman ediniz!.. ve Cehenneme girmeye sebeb olacak olan şirkten kendinizi koruyunuz. Yoksa!..”
Ayrıca
تَاءتُوا
ye tercihen
تَفْعَلُوا
yi getirmesi ise, “iki nükte” içindir. Bunlardan birincisi: Şöyle bir îmada bulunuyor ki; i’caz’ın menşei, onların aczi, âciz kalmalarıdır. Aczin menşei ise; eser değil, fiildir. (Yani, başlayıpta neticeye ulaşamama acizliği değil, hiç yapamamadır.)
�kinci Nüktesi:
تَفْعَلُوا
lafzını ihtiyar etmesi îcaz içindir. Çünki nasılki sarf ilminde
فَعَلَ
masdarı bütün fiillerin mizanı ve cinsidir,yani köküdür. Onun gibi; üslublarda dahi amellerin masdarı, çıkış yeri olduğu gibi, kıssa ve hikayelerin de özüdür. Adeta cümlelerin zamîri
فَعَلَ
den ibarettir denilebilir.
Amma
وَلَنْ تَفْعَلُوا
ya gelince, bilki:
لَنْ
deki te’bid, yani ebedileştirme hükmü, kat’îliğe îma etmek içindir ki, oda (sahib-i tenzile istinaden) bunu söyliyenin kendinden emin ve mutmainn olduğuna.. ve bunu böyle hükmeylemekte her hangi bir şübhesi, tereddüdü bulunmadığına işarettir.. ve bu da remz ediyor ki; da’vada (peygamberlik da’vasında) herhangi bir hile, bir aldatma mevzu’u bahis değildir.
Amma
تَجَنَّبوُا
ye bedel,
فَاتَّقُوا
nün getirilmesi ise, cezanın cinsine ve aslına îma etmek içindir. Şöyleki
فَاتَّقُوا
ile der: “İman ediniz!.. ve Cehenneme girmeye sebeb olacak olan şirkten kendinizi koruyunuz. Yoksa!..”
Yükleniyor...